19 Şubat 2009 Perşembe

HAYAT

Çimlerle bezenmiş, gözün alabileceği kadar büyük bir kırsalda yanyana duran iki heybetli ağacın arasına,önce bir iple salıncak kurarlar.O salıncağa nazikçe, incitmeden oturturlar.Önce korkarsın,sıkı sıkı tutarsın ipleri,gözlerin ürkek bakar boşluğa,bacakların kasılır .Birisi önüne geçer,diğeri arkana,başlarlar sallamaya yavaşça...
Yavaş yavaş ,ürkekliğin geçer,daha rahat bırakırsın kendini boşluğa.Sonra,kasılan bacakların ritim tutar rüzgâra,hızlanırsın ,hızlandıkça da coşarsın.O coşkunun unutturmuşluğuyla ,bir an bırakıverirsin elini ve ne olduğunu anlamadan çakılıverirsin yere..
Bir daha binmemek üzere yemin edersin.
Fakat bu yemin uzun sürmez,yine yeniden,yeniden binersin salıncağa.Her seferinde başka bir coşkuyla binersin,daha hızlı sallanırsın,daha hızlı çakılırsın.
Her zaman o salıncağın büyüsü çeker seni,binmeden duramazsın.Artık düşmeden sallanmayı öğrendiğinde de,ipler kopar yine düşersin.

Nurdan Z. 19.02.09

1 yorum:

Adsız dedi ki...

hayat gerçekten de bir salıncak gibi..mutlak,kaçınılmaz sona sahip bir salıncak..düşmek..ama önemli olan her düştüğünde elinden tutup kaldıranı,dizlerindeki tozu toğrağı sileni bulabilmek değil mi..