29 Nisan 2010 Perşembe

uzaklar....

Bazen sarfedilen bir tek cümle ,bütün umutlarınızı ,hayallerinizi,enerjinizi,mücadelenizi alıp götürebiliyor .
Hemde zaten uzakta olmalarına rağmen,daha da uzağa,
Daha da uzağa...

26 Nisan 2010 Pazartesi

Kastomonu/pınarbaşı/küre dağları/valla kanyonu







Hafta sonu 23 nisan tatilini de dahil edip,uzun sürecek trekking turuna çıktık.Perşembe akşamı saat 22 sularında yola çıkıp,sabah 07 de kastomonu pınarbaşına ulaştık.Oradan da kalacağımız yere doğru 10 km daha ilerledik.Kaldığımız yer cennetten bir köşe gibiydi,başka bir güzelliği de vardı telefonlar asla çekmiyordu.
Saat 11 e kadar dinlendikten sonra valla kanyonuna doğru yürüyüşümüz başladı.Sanki papatyalardan halılar serilmişti yeşilliklerin üzerine,basmaya kıyamıyorduk,ama o kadar çoklardı ki istemesekte basmak zorunda kalıyorduk.
Birkaç saat süren uzun yürüyüşün sonunda,o muhteşem görüntüsüyle valla kanyonuna ulaşmıştık.
Rehberimiz(tam bir dağ adamı)Hasan ,kanyonda zirve yapacağımızı söyledi,bu çok iyiidi,zor ama güzel olacaktı.
zirve yapmayı göze alamayan birkaç arkadaşı yol üzerinde ki bir köye emanet ettikten sora zirveye doğru tırmanışa geçtik .Çok zor oldu ,fakat bunu başardık,her ne kadar aşağıya bakamadım sa da zirve de olmak harikaydı.
Ertesi sabah, dünyanın en büyük mağaralarından olan ,Ilgarini mağarasını ve mantar mağarasını görmek için yola çıktık.Nerdeyse zirve kadar tırmandıktan sonra bu tabiat harikası mağaraları görme şansını yakaladığım için çok keyfliydim.
Ilgarini mağarasına girdikten sonra,kademelerle aşağı yukarı 100 metre aşağıya inilmesi ve iniş yollarında da olmak üzere insan kemiklerinin bulunması ürkütücüydü!En dipte de sanki eski bir köy kalıntısına benzer yıkıntılar ve mezarlar vardı.
Son olarakta Ilıca şelelesinin buz gibi sularını felsefik açıdan yorumlayıp ,Safronboluya doğru yola çıktık.
Herşeyi unuttuğum 3 gün ,harikaydı!

17 Nisan 2010 Cumartesi

NE GELİRSE BENİM BAŞIMA :((


Tam hayata gülümseyerek bakayım diyorum,puff ..Mutlaka ters giden bir şeyler başıma geliyor.Zaten bir sürü terslikle uğraşırken,*bu sana az,al bir tane daha*diyor hayat,zaman ,tanrı,adı her neyse..
Bir kaç ay önce türcell in 3G kampanyasından, aptallık yapıp notbook alma gafletinde bulundum.Sürekli çalıştığım bankaya da otamatik ödeme talimatı verdim.Ben sanıyorum ki bankadan tıkır tıkır ödeniyor,malum ptt hizmetlerinin durumunu da düşünürsek,2 aydır fatura gelmezken,3. ay faturası karşıma 2070.40 lira olarak geliyor BENGGGGGGGGGGGG...!!!!
Tam üç gündür bu konuyu çözmek için türkcell in, adı güya *çözüm merkezi* olan birimiyle savaş veriyorum.*Çözümsüzlük merkezi*demek daha doğru olur aslında.
Bu kampanyaya girerken yapılan sözleşmede bir ay bile geciktirmeyeceğime dair imza atmışım.Hani şu karınca duası gibi yazılan ve sayfalarca devam eden sözleşmeler varya,hani hepimiz (genel olarak)okumadan imzalarız ya..
Aslında prensip olarak okumadan hiç bir kağıda imza atmayan ben,bir gaflete düşüp bu karınca duasını imzalamışım.Üstelik bir ay gecikince sözleşmenin iptal edileceği bilgisini almadan.
Sonuç olarak ;çözümsüzlük merkesi bunu çözmedi.Bir çok insana af getirirken bana getirmiyor.Kuzu kuzu sen bu parayı öde diyor BENGGGGGGGGG.!!!!
Aman dikkat!!!
Bu karınca duasına benzeyen yazıları okumayan benden başka aptal olmaması dileğim.

Hayyam ne güzel demişşş!


Rubailer - 2

Dünya yıldıramazsın beni ne yapsan
Ölümden de korkmam, er geç ölür insan
Ölmemek elimizde değil ki bizim
İyi yaşamamak, beni tek korkutan



100 Nolu rubai

Yıldız ve ay her zaman gökte olacak.
Saf şaraptan iyiyi sanma bulacak.
Şarap satan insana ben çok şaşarım,
Satıp, ondan güzel bir mal mı alacak?



17 Nolu rubai

Tekke hâlsiz, medrese sözsüz yaşamaz.
Aşkın gücünü ne hâl, ne söz aşamaz.
Müftünün ve hatibin kralı gelse;
Aşkın mahkemesinde hiç konuşamaz!


Ö Hayyam

15 Nisan 2010 Perşembe

Yalnızım ben !


Yalnızlık ;ilk kez hissedildiğinde karmaşık ,actıcı,zor bir durum gibi geliyor .Bununla nasıl başederim diye düşünüyor insan.
Oysa zamanla , yalnızlığın adının başka bir şey olduğunu keşfediyorsun,*kendinle baş başa kalmak,tammamen özgür olmak*.
İşte bunu hissttiğinde,yalnız olmayı bir çok şeye değişmiyorsun.
Aslında yalnızlık gerekliymiş diye düşünebiliyorsun. Meyvanın kurtlanmadan olgunlaşmasına benzetiyorum bu durumu..
Yine de ,isteyen herkese mutlu beraberlikler ,güzel paylaşımlar diler bu gönül..

14 Nisan 2010 Çarşamba

Nüfüz cüzdanındaki rakam mı,yaksa ..




Gençlik, neye göre genç denilir ki insanlara?Nufuz cüzdanında ki rakamların küçüklüğüne göremi,yoksa yaşam tarzına göremi?
Bir çok, rakamları küçük yazan insanın, büyük yazanlara oranla hayat biçiminin geride kaldığını görüyorum.Hem de bu denli rahat bir yaşam sürerken.
İnsanlar,sayıları fazla yıllar yaşadı diye ihtiyar sayılamaz.Sadece bu yıllar,
yüzeysel çizgilir oluşturmaktan ileri gidemezler.
Önemli olan,rakamlar ne olursa olsun,hırsını,heyecanını,idallerini,kendini yenilemeyi yok etmemeli.Her yeni güne yeni bir adım olarak başlamalı.
Yılların sayısı ne olursa olsun,belli izler bırakırlar. Bu izler derinlere ,ruhuna indiyse eger işte o zaman ihtiyarlarsın.Hayattan elini ayağını çekip,içindeki çocuğu öldürürsen,yeni meraklar ,heyecanlar hatta aşlar yaratamazsan, ihtiyarlık ne kelime
sen ölüsün aslında.
Hadi ,ruhumuzdaki tozları silkeleyelim,yaşımız ne olursa olsun..

ANLAYAN VARMI ACEP?


Tabiri caizse iki gündür malak gibi yatıyorum.Bu arada ,hep bu kelimeyi kullanırız ya,ve de anlamca manda yavrusu sanırız ya,aslında öyle. Fakat bir anlamı daha varmış malak kelimesinin..Aksaray ilinde ,iri ve sarkık dudağa da malak denirmiş.
Bu bilgiyi yazmadan geçemedim.Her neyse..
Elim ayağım biraz fazla yatınca şişiyor,daha doğrusu her tarafım şişiyor.
Fazla yürüyünce de şişiyor,koşunca da.Sabit oturduğum zamanda da..
Yani fazla yatma,fazla oturma,çok yürüme ,hızlı koşma.Koala gibi mi olayım,sakin yavaş ,gamsız,keşke!
Bu konuyla ilgili sayısız doktor kontrolünden geçtim,sonuç yok,*niye geldin domuz gibisin* der gibiydi hepsi.Doktorlarla muhatap olmayı sevmiyorum,mümkün olduğunca az görüşmeye çalışıyorum,fakat bu konuyu araştırınca da ödüm kopmuyo desem yalan olur.
İnsanlar neden şişerlermiş,araştırınca neler neler çıkıyor;
-Ayaklar şişerse;yüksek tansiyon,kalp,damar tıkanıklığı gibi hastalıklar olabilirmiş.
-karın şişmesi de ciddiye alınmalıymış.
-el şişmesi romatizmal bir rahatsızlık olabilirmiş vs.
Bu böyle uzayıp gidiyor.Ve ben bu yazıyı neden yazdım,aslında ne anlatmak istedim? Unuttum..

12 Nisan 2010 Pazartesi

TREKKİNG GÜNÜ



Zor bir parkurdu,Karamürselden başlayıp,iznik gölünde biten bir trekking gününün sonun da,yarın nasıl kalkabileceğimi düşünüyorum,duş bile alamadım,leş gibi serildim yatağa.
Fakat buna değerdi doğrusu..
İstanbula yakın, bu kadar güzel bir doğada tırmanmak,yorulmak,ıslanmak..
Değer di..
Gruptan bir arkadaşımızın,iznik gölünü körfez sanması da ayrıca hoştu doğrusu,Bursa ya yaklaşmış olmamız onu çok şaşırtmıştı.

6 Nisan 2010 Salı

pehhhh! hak?hukuk?


Adamın biri gelmiş,25 yıl önce istanbulun dağlarının birine ev yapmış,sonra devlet baba seçimlerde oy toplamak için o adama tapu vermiş.
Adam bununla da yetinmeyip,evin üstüne bir kat ,sonra bir kat daha çıkmış.Alt katları da kiraya vermiş.
Başka adamın biri bu dağ başına üniversite kurmuş,bizim gecekonducu ve diğerleri alt katlarını dükkan olarak kiraya vermeye başlamış,böyle böyle seneler geçmiş,bu arada da gecekonducu adamlar teker teker mütahitlerle anlaşıp,o derme çatma evleri yıkıp yerine tonlarca para eden evler dükkanlar almışlar,bu hikâye herkes tarafından bilinir ,burası Türkiye..
Bir gün bir kadın,gururu ve haysiyeti uğruna kocasından boşanır,2 çocuğuyla hayat mücadelesine başlar,yolu bizim gecenkonducunun şu alt katına düşer.Bu kadın o köhne alt katı bir cennete çevirerek (adeta yoktan var ederek,mucizelerle)şipşirin bir cafe restaurant açar,bir iki ay gibi kısa bir zaman da da ciddi bir müşteri kitlesini abone haline getirir.
Tam 6 ayın sonunda ,adamın burayı mütahite verdiğini en son duyar,hemde yapılan anlaşmada kendi hakları saklı tutulmadan,yani kadına ''neyaparsan yap bizi ilgilendirmiyor''deniliyor,şimdi bu kadın ne yapmalı?ateşe verip yakmalımı?dozerin üstüne gelmesinimi beklemeli?hırsızlık yapıp yeni bir gecekonducunun yerinimi cennete çevirmeli?Ne yapmalı?
Burası Türkiye!Bu ülkede hak hukuk varmı gerçekten?Varsa ,bu kadına hiç denk gelmezmi?

Bok Gibi


Freni patlamış kamyon gibiyim,ne zaman nereye çarpıcam bilmeden adeta 140 km hızla gidiyorum..
sorunlar zincirleme üzerime üzerime geliyor,bense herşeyi unutur oldum(hafıza kaybı),tansiyonum sabah düşüyor ,akşama çıkıyor,planlı programlı,disiplinli,saatin alarmı çalmadan kalkan ben yok artık,ben hayatı ,zamanı değil,onlar beni sürüklüyor,ama nereye? bilmiyorum!
yok olmak istiyorum,bu ben değilim,böyle kalmaktansa kaybolmak istiyorum.Asla toparlanamıyorum,enerjim eksilerde..
Fabrika tezgâhlarında ordan oraya sürüklenen,sonrada bir ambalajın içine girerek paketlenecek mal gibi hisediyorum.
Bugün Amerikalı bir müşterime ;
_hoşgeldin,nasılsın ,diye sordum.O da bana;
_bok gibiyim,dedi(türkçe konuşarak)
işte ben de öyleyim,bok gibi..

BAHAR BULUŞMASI


02 Mayıs Pazar günü saat 10:30’da Sosyete Sofrası’nda (Meclisi Mebusan Caddesi, Somerhan Çıkmazı 69A Fındıklı, Kabataş, İstanbul, Fındıklı Tramvay durağı karşısı) Blog Yazarlarımızın, Cevahir buluşmasında kararlaştırdığımız üzere Bahara Merhaba buluşması gerçekleşecektir. Katılmak isteyen tüm Blogger arkadaşlarımızı Sevgi, dostluk ve sohbetlerimizi paylaşmak üzere aramızda görmek istiyoruz.


Sosyete Sofrasını seçmemizin öncelikli sebebi; İstanbul’ un çeşitli semtlerinden gelecek olan sevgili Blogger Yazarlarımızın ulaşımı kolay olsun diye, aynı zamanda da hep beraber gönlümüzce “keyifli bir kahvaltı” eşliğinde çayımızı yada kahvemizi yudumlayarak hoş sohbetlerimiz ve tatlı kahkahalarımız eşliğinde doyasıya vakit geçirebilmemiz için oldukça uygun bir mekan olması temel sebeplerimizdir.
* Arzu edenler kendi lezzetlerini de getirebilirler;)
Menü bedeli kişi başı 12 TL’dir.

Katılacak olan dostlarımızın:
Kendi Adı ve soyadını
Yanında gelecek kişinin adı ve soyadını Blog adını ve
Telefon numaralarını 29 Nisan 2010 Perşembegününe kadar
merhababahar@gmail.com
adresine bildirmeleri rezervasyonumuz için büyük önem taşımaktadır.

Ayrıca İstanbul Blog Yazarları Buluşmasının Mimarı olan Sevgili Bir Mimarın Hobisi Bloğu Sahibesi Özge Sipahioğlu’ nun Cevahir’deki buluşma ile ilkini başlatmış olduğu hediyeleşme etkinliği yine aynı şekilde çekiliş ile sahiplerini bularak devam edecektir. Bu sebeple gelenlerin yanlarında meblağı fazla yüksek olmayan günün hatırasını temsilen bir hediye getirmeleri rica olunur.

“Sevgi ve saygılarımızla değerli katılımlarınızı bekler, daha çok Blogger Yazarımızın buluşmamızdan haberdar olabilmesi için, mevcut buluşma duyurumuzu bloğunuza yayınlayıp bizlere destek olmanızı rica ederiz.

Farklı şehirlerde olsak bile bloğunuza yazın ki sizi takip eden ve İstanbul’da olanların bilgisi olabilsin!”

Sevgilerimizle
Ayşen, Hilal, Nazan

3 Nisan 2010 Cumartesi

biri mutfağı kilitlesinnn


yeniden, geceleri kalkıp öküz gibi yemeye başladım offf !!!tabakları veya bardakları yıkamıyorum ki ,sabah ne yediğimi ,içtiğimi göreyim ve kendime biraz daha kızayım diye..ama nafile,yine gece kalkıp yemek yiyorum,psikolojimi bir an önce düzeltmezsem ,evet gerçekten de öküz gibi olacağım :(neden o tatlı uykudan kalkar da insan bunu yapar ,hiç anlamıyorum,anlamıyorum beni..