21 Temmuz 2010 Çarşamba

Yalnızlık paylaşılırmı?


Yalnız hissetmek!kalabalıkların içinde bile yalnız olmak!
Çocuksun ,annen baban,kardeşlerin,akrabaların var,var da! sevinçlerini,acılarını,hüzünlerini paylaşamadığın..
Bütüdükçe büyülenirsin,bir an unutursun yalnızlığını ,platonik aşklar dolduruverir o boşluğu ,farkedemezsin.
Bir gün aşık olur onun peşinden koyun gibi gidersin,gözlerin açılıp insana dönüştüğünde yine yalnız olduğunu anlarsın.
Tanrı yalnızlık motifini ördüyse üstüne ne yaparsan yap kurtulamazsın.
Çocuklar verir sana, al oyalan söylenme der gibi,büyük bir coşkuyla işe yaramışlığın verdiği huzurla büyütürsün onları,en iyi olanı yaptığını sanarak..
Dersin ki,onlar yaşamasın yaşadıklarımı,sevinçleriyle sevineyim ,acılarıyla üzüleyim ,hüzünlerine ortak olayım..Olursun da başarabildiğince ..
Neye yarar ki!Durup baktığında sağına soluna yine yalnızsın, değersizce..
Yanın boş ,sağın boş, solun boş.Arkaya dönmek sana göre değilse ,ne yazık ki önün de boş..
Paylaşmak isteyipte paylaşılamıyan tek şey olsa gerek,Yalnızlık..

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Çekim gücü


Hani derler ya, zıt kutuplar birbirini çeker.Aslında doğru olan bu değil.Mesela, çok çekingen bir kadının sevgilisi ya da eşi tam tersi olabilir,işte tam da burda zıt kutuplar birbirini çekmiş diyebiliriz.Oysa,O çekingen kadının olmak istediği durumu eşi yansıttığı için birlikteler.
Düşündüğümüz bir çok şeyi kendimize çekiyoruz ,farkında olmadan.
Aman tanrım korusun bu benim başıma gelmesin dediğimiz şeyleri de çekiyoruz.Başıma gelmesin derken bile aslında ona yoğunlaşıyoruz.Başımıza gelmesini istemediğimiz olaylara daha net yoğunlaşıyoruz,kötü olduklarını düşündüğümüz için..
Başımıza gelmesini istediğimiz mükemmel olaylara da ,nasılsa olmaz düşüncesi yoğunluğuyla kendimizden uzaklaştırıyoruz.
Küçük bebeklere ya da çocuklara ,etrafındaki insanlar hep hastalanacak gözüyle sahip çıkmaya çalışırlar,aslında hastalığı çekerler ve küçük bebekler sık sık hastalanırlar.İnsanlar da buna ,Bebekler hasatalanarak büyürler diye sebeplendirirler.
işin özü gerçek anlamda hissetmek.Zamanın herhangi bir diliminde kendimizi ,hissettiklerimizi çeken bir mıknatıs gibi görmeliyiz.Kendimizi net ve kontrollü hissettiğimizde net koşulları çekeriz,mutlu hissettiğimizde mutlu koşulları çekeriz,sevildiğimizi hissettiğimizde sevgi dolu koşulları çekeriz.
Hadi şimdi net ve kontrollü hissetme zamanı..




kaynak;Çekim yasası-ESTHER&JERRY HICKS

11 Temmuz 2010 Pazar

mengen yaylaları


Bu hafta sonu çadırımızı Bolu Mengen yaylalarına kurduk.Yaban kazları, 17 kişiydi bu defa..
Kamp alanımız çok güzel,hatta,kütüklele çevrili,üzeri naylonla kaplanmış,içinde yanabilen bir kuzine,ufak tefek mutfak eşyası bulunan aşağı yukarı 40 metre kare kapalı bir bölümü bile vardı.
Bu bölümde en çok dikkatimi çeken,kapı ağzındaki kocaman yazıydı.
-burası herkesindir,Allah rızası için iyi kullanalım-
Bu yazı çok güzeldi benim için,çünkü; o yazıyı yazan kişi şunu da yazabilirdi;-Burası benim girmryin ve kullanmayın .
Bu bölümdeki kuzine de odun yakıp üzerinde yemek yemek yapmak ayrı bir keyf oldu .Yemek demişken,
yörenin kadınları bize sarıkız dedikleri mantarlardan toplayıp,nasıl pişirmemiz gerektiğini anlattılar,biz de pişirdik ve afiyetle yedik.Bu tip bir mantarı ancak oralarda bulabilir ve yiyebiliriz sanıyorum.Çok özel bir lezzete sahipti.
Her zaman ki gibi gece, kamp ateşimizi yakıp etrafında daire oluşturduk.Şarkılar türküler..
Sabah erkenden kahvaltı hazır sesleriyle uyandık,ya da benim gibi uyanamadık.Güne güzel bir kahvaltının ardından közde pişen kahveyele başlamış oldum.Çadırları toparlayıp sırtlanmamız için 1 saat kadar zaman vardı.Saat 09 30 gibi evimiz sırtımızda yaklaşık 3 saatlik orman içi yürüyüşün ardından ,bir köy evine gelip ,bizim için hazırlanmış su böreğini ve ayranı afiyetle miğdemize indirdik.Buz gibi akan köy çeşmesinde temizlenip paklandıktan sonra.dönüş yoluna çıktık,bu dönüşler bana hüzün veriyor,İstanbula dönmek kabus gibi.
Bu arada kampta ,sabah çiçek toplayan bir arkadaşımız siyah bir yaban domuzuyla nerdeyse burun buruna gelmiş.Böyle bir durumda yüksek bir yere çıkmak gerekiyormuş,çünkü;domuz yüksek bir yere çıkamazmış..
Bir daha ki kampı iple çekiyor olacağım..

5 Temmuz 2010 Pazartesi

tıpkı sen gibi..


gecenin elinden tuttum yine,
önce dizlerimde okşadım ,
saçlarını tel tel ayırdım severek,
avuçlarımda hissettim ..
Kocaman gözleri vardı,
yıldız yıldız bakan,
teni esmer ,saçları dalgalıydı,
tıpkı sen gibi,
ürküten,ürperten ama vazgeçilmyen..
Bu, benim fikrimdi aslında,
belki de geceyi çok sevmem,
belki de sana benzetmem,
bu ,benim fikrimdi..
Daha da uzun olmalı esmer gece,
sabahlar senin,
ruhsuz ,mutsuz hem de uykusuz,
düşlerin yoktu sabahlarda,
hayallerinse hiç olmadı,
sen, hep bendeydin ,tıpkı gece gibi,
ben ,sende olamadım güneş gibi,
yakamadım tenini ,
gecenin soğuk yüzü vardı elllerimde,
tıpkı sen gibi,
ürküten ,ürperten ve gizemli..

N.Z 5 temmuz 2010

4 Temmuz 2010 Pazar

Söz mü?


O kadar yakınsın ki!
Bir o kadar da uzak,
Hani şu yıldız varya,
Başım yastıkta,
Aklımda sen varken,
Tam da göz hizamda,
Elimi uzatsam tutacak gibi,
Gözümü kapatsam,
İçime akacak gibi,
İşte öyle..
Duydum ki yeniden,
Uzaklar sevdalın,
Martılar can yoldaşın,
Lacivertse vazgeçilmezin olacakmış,
Hadi git!
Bir kez daha ,
kopar ucundan pamuk kalbimin,
Ama söz ver ,
Söz ver ki,
Bir gece,
Aynı yıldızı ,
Akıtalım gönlümüzce...


N. Z. 4 temmuz 2010

2 Temmuz 2010 Cuma

Haklısın Belki..


Ne söyleyebilirsin ki bana,
Ne anlatabilirsin makul olan,
seni öyle iyi tanıyorum ki,
Tıpkı hayatımda ki diğer değerliler gibi..
Beraber paylaştık yüzlerce anıyı,
Ama iyi ama kötü,
Aslında, hepsinde iki elin sesini çıkartmadıkmı?
Aslında, iyi kötü demeden ağlayıp gülmedik mi?
Radyonun tınısında şarkılar tutup dertleşmedikmi?
Mehtaba bakarak tatlı şarabımızı yudumlarken,
Bu sana ,bu bana gelsin demedikmi?
Noldu da birden ,sadece alt kat tarafında ki,
Sevimli ,sempatik komşun oluverdim.
Haklısın belki de, benim onca komşum varken ,
Hiç birini arkadaşım olarak anlatmadım el yüzlere,
Haklısın belki,sadece komşuyduk seninle, senin gönül pencerende,
Haklısın belki,ama bende haklıyım ,dostum dosttur benim için ,
dostum kardeştir,dostum candır,
Kimbilir belki de sen haklısın,hep yanılan ben olduğuma göre..

1 Temmuz 2010 Perşembe

Gitmek gerek


Nedendir bilmem,hep bir yerlerde tökezlemek bana düşüyor.Allahtan güçlü bir bünyeyim ki düşmeden ayağa kalkıyorum derken,evet derken tam dört gündür feci düşüşlerdeyim.Bu sefer ki düşüş kolay başıma gelmeyen cinsten ,sağlık...
Evet dört gündür bünyemdeki yoğun karışıklığın tam ortasında neler oluyor bitiyor anlamaya çalışıyorum,ama anlamıyorum,her ne kadar zehirlenmiş gibi görünsemde ,ben beni bilmem mi?Bu başka bişey..
Bana göre sımsıkı ayakta durmaya çalışan ben ve tüm organlarım artık iflas etti ,yan etkenlerinde buna sebebiyet vermesi kaçınılmaz tabi ki..
Yan etkenler derken ,ailemin yani ben kızlarımın dışında kalan dost sandıklarım ,düşman bildklerim,değer verdiklerim.
Dost diye birşey olmadığını bu kalın kafam daki gözlerim bir kez daha gördü ,gördüde anladımı bilmem!
Düşman bildiklerim zaten düşman yanılmamışım,ama..değer verdiklerim ,neden hep yanlış insanlar?
Ya da ben mi yanlışım?offf!Neden bu kadar karmaşık herşey?
İnsancıl davranışlar neden hep yanlış algılanır?
Neden benim ,beni korumasını istediğim insanlar değil de istemediklerim beni korumaya çalışır?Onuda eline yüzüne bulaştırır..
Üzüldüğüm şeylerden biri de ,artık kendime yeni bir uğraş bulmam gerekecek,tam da keyf aldığım bir uğraş varken hem de!yani..İşten boş kalan zamanlarda..En iyisi kapıya kilit vurup gitmek buralardan,en çok sevdiğim yere,yıldızlarımın altına.
Kara böcüğümü de aklımın bir köşesine oturtup,anılarla tazelenmek..
Çok acım var bu saniyelerde ,ellerim zor hareket ediyor,bir an önce iyileşmeyi diliyorum Tanrıdan,herşeyden önce sağlıkmış meğerse!