24 Şubat 2010 Çarşamba

Hayat..


Sanki;
sokakta yürürken,cebimde ki bozuklukları çıkartmaya çalıştığım anda ,son kalan kâğıt paramın yere düşüp rüzgârdan uçması ,arkasından telaşla koşmam , rüzgârın her duruşun da bir hamleyle yere eğilip parayı almaya çalışmam fakat alamamam,tekrar ardından koşmam ,tekrar hamle yapmam gibi hayat..
Sanki;
sigaramı yakabilmek için kalan son kibrit çöpünü,ya yanmazsa sönerse diye yakmadan saklamam gibi hayat..
Sanki;
kuzuyla kurt hikâyesi gibi hayat..
Sanki;
çölde su bulmak yada kanatlanıp uçmak gibi hayat...

21 Şubat 2010 Pazar

ayna ayna..


Toprak bir gün aynaya dedi ki:

“Ay ayna! İmreniyorum sana! Çünkü kim sana baksa, kendini görür; bana bakanlar ise, sadece beni görür!”
Ayna toprağa şöyle cevap verdi:

“Ey kara toprak, ne beyhude bir dert ile dertlenmişsin. Bilmiyor musun? Ben bana bakanların bugününü gösteririm. Oysa sen, sana bakanların yarınından haber verirsin....”

Bu cevap, toprağın beğenisine gitse de, tekrar dedi:

“Belli ki içimi rahatlatmak içindir sözlerin. Söyler misin bana, sana bakanlar, hiç dönüp bakar mı bana?”



Ve ayna toprağa acı bir gülümseyişle şunları söyledi:
Merak etme! Bana bakacak yüzü kalmayanların gözü, hep sana döner!

Alıntı

gerçek sevgi(Hıncal Uluç tan bir alıntı)

Sevmek.. Gerçekten sevmek..

Ortaköy'de oturuyoruz, bir arkadaşımla.. "Anlayamıyorum, Hıncal" dedi..
"Anlayamıyorum, beni gerçekten sevip sevmediğini.."
Yüzüne baktım.. Anlattı..
"Bir arada iken öyle iyiyiz ki.. Öyle yakın, öyle candan, öyle sevgi dolu ki
bana karşı.. Sokuluşu, dokunuşu, bakışı.. Hani vücut dili diye bir ş...ey
varsa, bu kız her hali ile beni sevdiğini haykırıyor adeta.. Zaten, diliyle
de söylüyor, sık sık, çok sevdiğini.." "Sorun ne öyleyse" der gibi baktım,
bir daha gözlerinin ta içine..
"Sorun var mı, onu da bilmiyorum ya.. İçimde bir ses, bu işte bir eksiklik
olduğunu söylüyor bana hep.. Geçen gün birden ne fark ettim bilir misin?"
Sustu bir an.. Söyleyip söylememekte tereddüt etti.. Ama söyledi sonunda..
"Geçen gün düşünürken, birden farkına vardım ki, buluşmak için bütün
teşebbüsler benden geliyor. Ben arayıp bir yere davet etmesem, günlerce
birbirimizi görmüyoruz. Beni görmek, benimle buluşmak için ondan hiç çaba
yok.."
Söylemekte tereddüt ettiği şey, işin en can alıcı noktasıydı, oysa..
"Seviyor mu, sevmiyor mu" diye papatya falı bakmayı bir yana bırakırsanız,
sorunun çözümünü en gerçekçi verecek formüldü bu..
Sevginin bir tek amacı vardır. Birlikte olmak.. Birlikte gidilen yerler,
birlikte yapılan şeylerin hepsi açıktır.. Gerçek sevginin en sağlıklı, en
doğru ölçeğidir bu..
Bir arada olmak isteği..
Nerede, nasıl olduğu, hiç önemli olmaksızın..
Dostuma, yıllar önce aniden biten bir ilişkimi anlattım..
Sinemaya gidelim, demiştim, üniversite yıllarımda büyük aşkıma.. O da beni
seviyordu ya.. Yani ikimiz de öyle sanıyorduk.. Filmi sordu.. Söyledim..
Beğenmedi.. Benimle buluşmaktan vazgeçti, filmi beğenmediği için.. O zaman
anladım ki, sevdiği şey ben değilim.. Benim ona sunduklarım..
Benimle buluşmasını istiyorsam, onun hoşuna gidecek bir şey bulmak
zorundaydım, her defasında.. Ben amaç değil, araçtım. Amaç, benim
sunduklarımdı.
Hayır, bunun adı sevgi değildi.. Benim için zor bir karardı ama, verdim ve
bitirdim..
"Her şey çok iyi gidiyordu, ne yaptım da onu kırdım, suçum ne bir bilsem"
demiş, ortak dostlarımıza.. Anlatmadım bile.. Anlatsam da anlayamazdı,
biliyordum.. Kaç yıl geçti aradan.. İddia ederim, hâlâ anlamış değildir,
niye bittiğini..
Aslında "Bitti" yanlış bir deyiş.. Hiç başlamamışki meğer.. Öyle sanmışız..
Gerçek sevginin tek ölçeğidir bu, bir arada olma isteği.. Seven, gerçekten,
yürekten seven, bir arada olabilmek için mucizeler yaratır. Bütün
öncelikleri sevgilisine tanır..
Sizi gerçekten seviyor mu?
Ya da, siz onu gerçekten seviyor musunuz?
Kendi duygularınızdan emin değilsiniz, ya da onun duygularından
şüphedesiniz..
Dikkatle bakın.. Dikkatle izleyin.. Dikkatle gözleyin..
Onunla buluşmak, onunla bir arada olmak için neler yaptığınıza,
yapabildiğinize bakın.. Onun sizinle bir arada olmak için gösterdiği
çabaları değerlendirin.
Falcılara, medyumlara gitmeye gerek kalmaz.

Dostuma "Üzgünüm ama.." dedim.. "Bu kız seni sevmiyor.. Birlikteykenki
haline bakılırsa, hoşlandığı kesin. Ama birlikte olmak için hiç çaba
harcamayışı, senin istediğin anlamda sevmediğini de ortaya koyuyor.. Ancak
moralin bozulmasın.. Hoşlanmakla, sevmek arasında, kalın duvarlar değil,
ince bir çizgi var.. Bu çizgiyi aşabilmek için biraz sabırlı olman
gerekebilir.. Fazla umutlanma, ama umutsuzluğa da kapılma.."
"Teşekkür ederim, Güzin Abla" dedi.
HINCAL ULUÇ

Sizce sevginin ölçeği nedir? Sevgiliyi sevmek mi,
yoksa sevgilinin sunduklarını sevmek mi?..

iki basamak


Bana,öyle bir yazı yazmalısın ki,
Her harfin de,her satırın da,her cümlen de,
Bana olan aşkını anlatmalısın.
Sana, öyle itiraflar yapmalısın ki,
Günde bir kaç kez aynanın karşısına geçip,
Suratına suratına haykırmalısın,
Ben, dünyanın en büyük yalancısıyım,
Ben ,sahtekâr,ben yürek hırsızıyım,
Benden bir bok olmaz diye.
İşte o vakit,
Hiçliğinin vazgeçilmezliğinden kurtulup,
Varlığının birinci basamağında olabilir,
Nefesin zorlansa da,
Bacaklarının dermanı kalmasa da,
Belki bir basamak daha çıkabilirsin,
Başkasını hayal etme,
Çünkü sen en fazla,
İki basamaklık adamsın.

Nurdan Z.

20 Şubat 2010 Cumartesi

dankkkkk!!!


Yüzüne taktığın maske ne kadar sağlam olursa olsun, bir gün mutlaka düşecek,düşmeyecek tek şey,gerçek yüzün ,ne yaparsan yap saklayamazsın.
Kendini akıllı sanıpta,karşısındakini hiçe sayanlar,
senden daha akıllı biri var,belkide hiçe saydıklarından biri..
Cesaretin yoksa,iyiyi veya kötüyü söylemeye,
hiç böbürlrnme dengeliyim diye, denge sana asla uğramaz.
Birşeyleri elinde tutmaya çalışırken yaptıkların,
hiç birşeyi elinde tutmamana sebep olabilir,
bir de bakmışsın ki ,yalnızsın.
Hayat ,zaten bana acımasız bir cambaz,
ikincisine hiç gerek yok..Anlıyormusun?

Nurdan Z.

çok şey istiyorum çokkkk..


Şimarmak istiyorum,şimartılmak,
sevilmek istiyorum,severek sevişmek,
sarınmak,koklanmak,el üstünde olmak,
kedi gibi ,bebek gibi,değerli taş gibi,
korunmak ,kollanmak,
istediğim şefkat değil,değer bilmek,
yanaklarımın al al olduğunu ,
sıfır derecede bile yandığımı hissetmek
yüreğimin pır,pır attığını,
elimin, ayağıma dolandığını...
buruşup ,kırıştığımda ,
elimde baston yerine bir el ,
yatağımda düş yerine ,bir ten,
yanımda eş yerine, bir aşk istiyorum..
yaşım kaç olursa olsun,
şimarmak istiyorum,şimartılmak..

Nurdan Z.

19 Şubat 2010 Cuma

süzgecin delikleri


Hiç anlamıyorum!!!
bloglara yorum yaptıktan sonra,
-bloggerın onayından sonra yayınlanacaktır.neden onay?bırakın insanlar istediğini yazsın,bu sizin insiyatifiniz dışında gelişmesi gereken bir şey.
beğendiğim kalsın,beğenmediğim gitsin mantığımı bu?

yere basıyorum sadece.


Bugün, cafede bizimle birlikte çalışmak üzere,bir arkadaşı işe aldık,Bir hafta kadar birbirimizi denemek istedik,sonrası malum,ya kalacak ya gidecek,gerçi son iki haftada ,birbirimizi denediğimiz ikinci arkadaş olsada,hani üniversite bitirmiş,kalem tutmuş falan mutlu oluruz sandık.Arkadaş acaip geveze,herşeye maydonoz,hem ekibe karşı hem de müşterilere.Bir ara mutfağa yanıma geldi,abla nerelisinden başladık,kaç çocuk ,hangi okul falan filan ...
Derken,bana demezmi - sizin kimseye eyvallahınız yok ,kimseye hesap vermezsiniz,abi nasıl katlanıyor buna? -Ne abisi ? kim ki o? -eşiniz,,
tepemin tası atıverdi ,adamı salça diye yemeğe katasım geldi.
Aslında benim hakkımda düşündüklerini ,sanırım ben herkese düşündürtüyorum.Oysa,kedi gibiyimdir,makul ve mantıklı olan herşeye de varımdır,öyle keçiliğim falan da yoktur,neden yanlış anlaşılıyorum ,neden farklı bi çerçevem var bir türlü çözemiyorum :(

18 Şubat 2010 Perşembe

yağmurdan sonra toprağın kokusu nerde??


Şu dünyanın küçücük kaldığı ortak paylaşım sitesinde (malumunuz face b),herkes tarlalarıyla haşır neşir,sayfalar dolusu hediyeler elden ele gezip duruyor.Yok çivi lazım ,yok traktör lazım,yok inek ,yok ağaç...
Biz şehir insanları ,meğersem ne kadar hasretmişiz bilmediğimiz bir yaşama,toprağa,ağaca,böceğe çiçeğe..
Ben de bir aralar sardırmıştım bu çiftlik hikâyesine,fakat belli saatlerde beni bilgisayara bağlaması rahatsız etmiş,tarlaları ekmekten vazgeçmiştim,sonsuz nadasa bıraktığım tarlalar bir yana ,ağaçlarıma hiç kıyamamış,arada bir bakıp meyvelerini toplamaya çalışıyordum.Sanal da olsa bir ağaçtan meyve toplamak,ineklerden süt sağmak,tavukların yumurtalarını almak,koyunların yünlerini kırpmak inanılmaz haz veriyor.
İşte biz, keşmekeş şehirlerin insanları , toprak özlemimizi gidermenin yolunu böyle bulduk sanırım.
Ben diyorum ki;tarih tekerrürden ibaret..
Kilo almaktan şikâyet ediyoruz,yürümüyoruz,her yere arabayla gitmek gerekiyor çünkü zaman yok,çünkü zamanla yarışıyoruz.
Sebze ,meyvenin doğal olmadığından ,pahalı olduğundan şikâyet ediyoruz,çünkü ekip biçecek,ağaç dikecek toprak yok.
Sadece yatak odalarını kullandığımız kocaman evlerde yaşıyoruz,ihtiyacımız dışında bir sürü eşyaya,kıyafete sahibiz,parasızlıktan ,pahalılıktan şikâyet ediyoruz.
İnanıyorum ki bir gün tarih tekerrür edecek ,en azından isteyenler için,mesela benim için..
Bir gün, tek bir odası olan,bir mutfak ve bir banyodan ibaret 50 metrekarelik bir evim,dönümlerce arazinin ,onlarca ağacın ,tarlanın tam ortasında olacak.

16 Şubat 2010 Salı

.......


tu me manques mais je n e sais pourquoi
*je veux que tu me reviennes,
*que tu sortes de ta coquille et me reviennes,
*mais je ne sais pourquoi...
et toi?

belki geçecek,belki uzun sürecek,
belki de anlamsız gelecek,
tıpkı,kapımın önünde ki kedinin ,
eve girince ki şaşkınlığı gibi,
ya da,ölüm döşeğindeki hastanın,
son nefesten önceki iyiliği gibi,
yinede,,

tu me manques maşs je n e sais pourquoi
*je veux que tu me reviennes,
*que tu sortes de ta coquille et me reviennes,
*mais je ne sais pourquoi...
et toi?

neden bilmiyorum...

mim-lendim


Sevgili müge beni mimlemiş,7 maddede kimim ben?
Ben ,beni 7 maddeye nasıl sığdırırım bilmiyorum?
Bu;özgürlüğümün kısıtlanması gibi,
Bu;düşündüğüm herşeyi söyleyememek gibi,
Bu;belli bir çerçevede kalmak gibi,,sevdiğim,bana cuk oturan birkaç çin atasözüyle bunu denemeye çalışacağım.

*duyduğuma inanmam,gördüğümün yarısına,yaptığımın tamamına inanırım.
*gülmeyi bilmeseydim ,asla dükkân açmazdım.
*karşımdakinin aklını okumak istersem,önce onu dinlerim.
*köşeye sıkışırsam,ıssırırım.
*mutluyken vaad etmem,kızgınken cevap vermem.
*eskiden ders alıp,önüme bakarım.
*anlatırsanız unuturum,gösterirseniz hatırlarım,yaptırırsanız anlarım.


ben de bu mimi;

http://heristebirhayirvardir.blogspot.com/
http://ssserenayyy.blogspot.com/
http://agrasifboy.blogspot.com/
http://akillaraziyan.blogspot.com
http://alininhayati.blogspot.com/
http://agustoscikmazi.blogspot.com/
http://delilerinteknesi.blogspot.com/

size atıyorum,kolay gelsin..

14 Şubat 2010 Pazar

küskün


Bir merdivenin altındayım,
Tıpkı;küsmüş ,saklanmış ,pusmuş çocuk gibi,
Beni her gören bir şeyler veriyor,
Oyuncak,çikolata,bisküvi,yemek,
Benim se umurumda mı?
Kararlıyım,ellerimi dizimden çekmemeye,
Gözlerimi diktiğim yerden ayırmamaya,
Verilenlerle ilgilenmemeye,küsmeye..
Ta ki birisi gelip te,bana sadece elini uzatana dek,
Ellerinde yüreğininin sıcaklığını ,
Gözlerine kalbimibin yansıdığını,
Sözlerinde de sonsuz samimiyeti hissedene dek..

Nurdan Z.14.02.2010

çekim



Kaç kişi gerçekten aşkı yaşıyor?kaç kişi gerçekten sevgili?Ya da kaç kişi karşılıklı duygular içinde?
Bence inanılmaz az sayıda,,bir bakıyosunuz,adam yaşlı,karizması falan da yok,yanında taş gibi gencecik bir hatun!Şaşırıyorsunuz ,''nasıl yani bu kadın bu adama aşıkmı şimdi'' diye sormaktan alamıyorsunuz kendinizi,sonra cevap kendi kendine yerine oyuruyor ,adamın cebi karizmatik,arabası evi vs..
Başka bir tarafta evli bir çift görüyorsunuz ,her birşeyleri birbirine uygun,kadın gözünün içine bakıyor kocasının,fakat kocanın gözler fıldır fıldır.
Bir de 26-30 yaş arası adamların yanında 50 lik hatunlar,bunu hiç anlamış değilim zaten,burdada tek taraflı aşk olabilir (kadının aşkı)ama karşılıklı olabilmesi çok zor gibi gelir bana hep.Zaten günümüzde ,herşey tersine dönmüş durumda,genç erkek,orta yaş kadın,yaşlı adam çok genç kadın(18 -20 yaş)..
Bir konuyu da hiç anlamam oldu bitti,,evlilikler bitmiştir aslında ,ne aşk ne sevgi ne saygı hiç birşey kalmamıştır ama hala devam eder,sorduğunuzda ''çocuk var ortada '' yada ''ekonomik özgürlüğüm yok''gibi nedenler koyulur ortaya,adam evi sadece otel gibi kullanır ,dışarda her haltı yer,ama boşanmaya gelince de ''hayır'' der .Bunun nedeni de ben ce; düzeninin bozulması işine gelmez adamın.
İşte bu dünya böyle garipleştikçe,gerçekten aşkı yaşayanların sevgililer gününü kutluyorum,yalandan değil ama, içten kutluyorum.


Hiçkimseye

Aşk gözlerindi
Aşk öldü
Aşk?

Artık aşka süzülmez tek satır yüreğimden
Dökülemeyen gözyaşıma yazık

Aşk nefesindi
Aşk soluksuz şimdi
Aşk?


Kalemim kırgın, paramparça
Kağıdımın boynu bükük


Aşk sendin
Aşk bedensiz şimdi
Aşk?

Aşk: Sevgilinin yarım kalmış öpüşü!

Seda Bapir

13 Şubat 2010 Cumartesi

12 Şubat 2010 Cuma

aslında bir pinokyoyum..


Bugün poliyanna olmaya karar verdim.Sabah bir arkadaşımda asık suratlı smile gördükten sonra,başladım onu teselli etmeye,bugün çok güzel olacak ,herşey istediğin gibi gelişecek ,at kendini sokaklara yürü,göreceksin ...gibi laflar ettim.
Evet, aslında evrene ne gönderirsek ,bize dönüşü de öyle olur diye düşünüyorum.Bunu defalarca denedim ve sonuç harika.Keşke her yeni güne böyle başlasak,neden unuturuz ki!Secret 'ı okuyanlar eminm ki etkisi altında kalmışlardır,o kitap başucunda ,çantada,her zaman elimizin altında bir yerlerde olmalı.
Evet bugün polyannayım.Herşey mükemmel olacak,istediğim gibi,diediğim gibi.Böyle düşünmek en azından beni rahatlatıyor,içimde garip bir huzur oluşuyor,evrene pozitif enerji yolladığım için o da bana huzur yolluyor sanırım..
Hadi bakalım güne merhaba..

üçüncü bahar

Ömrümde bahar oldumu bir sor
Sonra gel sen bul
Gelişinin anlamını adınıda sen koy
Sana gel benim yarim ol demedim
İkinci bahar bile bitmiş
Gel şu cenazeyi kaldırda demedim
Az bucuk bir şey istedim
Habersizce bir kiraz mevsimi
Bir geceyarısı düşüverdim dilinden
Bunaltan sıcaklarda yagmur müjdesi
Beyaz bulutlar gibi
En ivedisinden bir imdat gibi
Seni istedim
Çok uzak yolların yolcusuydum
Kapına geldim duruldum
Gönül sarayının ebedi misafiri oldum
Senle olsun burdan öte yollar
Gelecegi dönüşlere haram etmeyelim
Benim bütün baharlarım sen ol istedim
Üçüncüden başlasın sonuncusu olmasın
Bizimkisi çok farklı olsun istedim
Kışımızda olsun yazımızda
Ama baharlarımız seninle başka olsun istedim

Senin gelişin
Dudaklarımda yeniden canlanan
Çocukluğumun tebessümü
Çölde tek damla suyum
Kuru ekmeğime soğan
Tükenişimin ilaçı umutlarım
Karanlıkta kaybolan çığlıkların sessizliği
Göz yaşlarımın intiharı olsun istedim
Sana çikletten çıkmış
Gazoz kapağında yazılmış gibi
Yanlızca sevdamla gelmemek
Sana çok eskilerden gelmek
Bendeki herşeyi getirmek istedim
Misketlerimi topaçlarımı
Teksaslarımı tommikslerimi
İlk okuldaki aşklarımı
Ögretmenime hayran bakışlarımı
Okuldan kaçmalarımı
Bir okul çantasına koyup
Getirmek
Üniversite yıllarımı
Haytalıklarımı şarhoşluklarımı
Evliliklerimi boşanmalarımı
Mutluluklarımı hüzünlerimi
Kaybolup gitmelerimi
Sonra kendimi bulmalarımı
Bir deftere kaydedip sana getirmek istedim
Sonra geçip karşına
Senin hangi zamanda geldiğini
Neden sen olduğunu
Seni neden sevdiğimi anlatmak
Sendeki çantayı ve defteride alıp
Bir bavula koymak
Sonra elimi uzatıp eline
Seninle çok uzun bir yolculuğa çıkmak istedim
Bu yolculukta soluklandığımız bir mekan olsun
Adıda üçüncü bahar meyhanesi olsun istedim
Sönünce meyhanenin ışıkları
Gelince müzikle gölgelerin aşkı dile
Masa atalım yorgun kapının önüne
Feslegenler düşsün bırak dokunma
İki çay bardağı rakı koyalım
Mezede yorulma
Bak kuşlardan iki lokma peynir kalmış
Hatta biraz da aşk bulaşmış
Gelir yada gelmezler
Mum ışığına kapılan dostlarda
Ateşe yanan pervanelerde olsun
Yanımızda bize şahit
Köhne duvar asırlık kapı dursun istedim
Derdimin devası sensin sevgili
Fasl-ı muhabbeti kısa kesmeyelim
Rakı ile mezesi bahane olsun
Bırak devamı da keyfe kalsın
Geceleri uyku ile haram etmeyelim istedim
Her mevsim acan çicekler olsun
Her çicegin adı ile anılan bir an
Her bakışınında bir anlam olsun
Çiceklere kıyamam
Başında nurdan bir taç olsun istedim
İster zengin ister fakir olalım
İster yamalı ister incili olsun
Ama eteklerin
Beni görünce zil çalsın
Yanakların al al olsun istedim
Mevsimlerden ne olursa olsun
İçimizde hep üçüncü bahar olsun istedim
Başın omzumda yürüyelim
Rüzgar yormasın bizi
Saçların örtmesin gül yüzünü
Güzel gözlerin heran gözlerimde olsun istedim
Güneş yanmamız kadar yaksın
Yağmur istediği kadar yagsın
Soguk bırak bize ne yaparsa yapsın
Ben seninle donup seninle erimek istedim
Güneş denize ilk düştügünde
Taş sektirelim
Kim daha çok sektirirse
O en cok seven o olur derlerde
Ben seninle hep berabere kalmak istedim
Balığa çıkalım oltamıza
Ne eksik ne fazla
Nafakamız kadar balık dolsun istedim
Balıkları una bula
Artan undan yüzeme maskaralar yap
Sonrada geç karşıma çocuklar gibi gül
Ben senin bu haline kızamayım istedim
Sen yüzüme böyle dalıp bakarken
Ben o günlere döndüm
Şurda tek kalmış bakkala git
Toz leblebi horoz şekeri al da gel
Şu kaldırımada ben seksek cizeyim
Oldu bari tam olsun doya doya
Çocuklugumuza dönelim
Akşamda sag ceplerimizi boşaltıp
Bozukluklarla lunaya gidelim istedim
Dönüşte bahcede
Çamura el izlerimizi basıp
Ellerimizi üstümüze sürüp
Çamaşır makinesinin karşısında
Şuclu gibi durmak istedim
Sonra yastıkları kapıp
Vurma ya başıma diye bagırıp
Bir yandan da kaçıp
Yastık savaşı yapmak istedim
Arasıra kaçamak yap meyhaneden
Uzaklaş biraz benden
İçime ateşler düşsün
Aklım yerinden çıksında
Seni özlemek ibadet gibi olsun istedim
Git saclarını boyat
Ne renk olursa olsun
Yanlız benim elim saçlarında olsun istedim
Gözümün ucundayken bile
Buram buram hasret kok
Başımı döndüren kokun
Baştan çıkartan nefesin
Hep tenimde olsun istedim
Hele hele şehire her indiğimde
Senden uzak gecen her ana dellenip
Meydanda ki saatle bile kavga etmek istedim
Geç kalan dolmuşa
İkide bir inip binerek
Beni senden ayrı koyan
Zamanımızı çalan yolculara kafa tutmak istedim
Beni kov at sokaklara yalancıktan
Evde kal
Bana süpriz iki kap yemek yap
Birde önümüz kış bana özen
Bana kışın beyazına yakışır
Bir kaşkol birde kazak ör
Rengi ebruli olsun istedim
Sonra ara ver her şeye
Gel kucağıma otur elinde kadehler
Bir şarkı mırıldan
Ben mest olayım
Senin nuruna bakmaktan
Müjgan yorgun düşsün
Elinle göz yaşımı göz yaşına bulaştır istedim
Bahcede toz toprak olmuş
Temizleyelim bir şeyler ekelim
Her agacı sevdamız gibi büyültelim istedim
Sonra evİmize girelim
Üstün başım toz içinde
Benide yıka yumuşacık ellerinle
Dikkat et gözüme sabun kaçmasın
Mutluluktan ağlıyorum helalinden
İçine sabun haram katmasın istedim
Açık pencereden meltem girsin
Üstümüzde tutkudan başka bir şey olmasın
Titriyelim
Nedenini bir sen bir de ben bileyim
Sevişelim istedim
Ayın üstümüze vurduğu yerde
Nefes nefese olsun gece
Ben güle dokunur gibi dokunayım
Sen sarmaşıklar gibi sarıl
Yorganı tenimize ten etmeyelim istedim
Uykuya dalmadan
İlk günün ateşinde
Birde omzuna öpüçük kondurmak
Tuzunu tadını içime doldurmak istedim
Kalkalım yataktan yada
Nerde söndürmüşsek mumu
Ordan kalkalım
Kurulalım bir sofraya
Kahvaltımıza bereketler dolsun
Sabah serinliginde balkonda fesleğen
Ama masada bir tek çicek sen olsun istedim
Elimizde bir fincan kahve
Masada vişne reçeli
Mutfaktan kızarmış ekmek kokusu da olsun istedim
Ve her sabah sarısına ekmek bandırılan
Yumurta gibi taptaze
Bir merhaba ile güne başlamak istedim
Horoz sesi kuş cıvıltısı arasında
Bir şarkı gibi gelen
Gürültülü konuşmalarının
Kendi kendine kızmalarının
Bir de bunlar kulağımdayken
Fırından yeni çıkmış dumanı üstünde
Bir ekmek sıcaklığında öpüşlerini istedim
Bir kuş sütü eksik olsun masada
O da kadı kızının kusuru olsun demek istedim
Hadi bu gün biraz lüks yapalım
Egeye şu en güzel yerden
Senin gözlerinden bakalım
Gecenin siyahı gündüzün beyazı
Bunlara alışmışken
Dünyaya bakarken gözlerimde
Birde senin alacan olsun istedim
Sonra uğrayalım bir parka
Dokunmadan çicekelere
Çimenlerde yuvarlanmak
Yeşile boyanmak
Sana çalmak sen renginde olmak
Sonra kurulup bir salıncağa
İçimizdeki çocukluğu sallamak
Kahkahalar atmak istedim
Hep yanlız geçerdim bu yollardan
Varlığınla onurlandım
Hatta çok duygulandım
Yanlızlığıma uzanan elini
Öpüp başıma koymak istedim
Bir yuvayı bir bahçeyi
Derleyip toplar gibi
Şu dağınık halimi toplamaya gönül verdin ya
Bende yanında adam gibi adam olayım istedim
Dağların en yanlızı süphan
Sende benim gibisin başı dik gururlu ama yanlız
Sende benim gibisin çılgın yalçın ama sönmüş
Senden beni ayıran
Güneşe köle olmayan karların
Bende ise çaresiz tükenip erimiş bir yürek
İşte bu şiirleri yazan adam olarak
Yanında adam gibi adam olayım istedim
Seninle hayat çok uzun olacak belli
Hep yanyana
Hep birbirimize
El ayak olalım istedim
Toprağı yeniden yeşerten
Tohumları filizlendiren
Gökyüzünü yamalayan
Ve beni güzel duygularla dolduran kadınım ol istedim
Bir ağaca baktıgımızda
Dalları yaprakları meyvesi de
Agaçın köküde kendiside
Biz olalım istedim
Yıllar eskitsede yaşlandırsada
Yıkılmayan dev bir çınar olalım
Etle tırnak gibi ayrılmaz olalım istedim
Bir gün aklansada saçlar
Bedenimizi sarsada yaşlı yıllar
Ruhumuzu hep genç tut
Bizi üçüncü baharımızda büyüt istedim
Nazım usta abidinini bilmem ama
Ben çizebilirim mutluluğun resmini
Hemde işin kolayına kaçmadan
Çizmem içinde hissettiklerimi
Aktarmam yeter beyaz bir zemine
Senin zamanını bilmem ama
Varmııdr bu zamanda bu resme deger
Varmıdır ki biz çizelim
İşin kolayına kaçmadan
Diye sesleniyordum nazım ustaya
Elinde bir tablo sen çıkıp geldin
Bana mutluluğu getirdin
Senden allah razı olsun demek istedim
Bir ilk okul birinci sınıf talebesinin
Sınıfına giren hayat bilgisi ögretmeni gibi
Sıfırdan başlayıp elinde büyür gibi
Yeniden okur yeniden anlar
En doğrusundan hayatı yakalar gibi
Seni hayat gibi karşılamak istedim
Öyle yada böyle girdigimiz bütün yollar biterdi
Bitmeyecek bir yolda elele yoldaş olmak istedim
Şu küçük çarşı
Derme çatma tezgahlardan
Üstüne üç beş elbise alalımda
Köylü kızı şeherli yosma
Ama illaki benim yarim ol istedim
Gecerken bir de boncuk alıp takayım da
Sana nazar olmasın istedim
Gel rüyalarımın zamansız hırsızı
Hayallerimin ortağı olduğun gibi
Baharlarımın gönüllü mahkumu
Suyu huysuz acıyı tatlı kılan kadın ol istedim
Sen yürü ben arkandan bakayım
Hatta biraz laf atayım
Sonra bir agacın dibinde soluklan
Ben sana bir bakayım bir daha bakayım
Yüregime serinlikler güzellikler düşsün
Kelimeler yetersiz kalsın
Sana yarım kalan bir şiir yazayım istedim


Sevgili dostum Kudret Kobal'ın bu güzel şiiri http://www.siirkolik.com/siirler/108280-ucuncu-bahar. haftanın şiiri seçilmiş,paylaşmak istedim,yüreğine sağlık Kudret..

ölümde bile ...


Sessizlik ,bir duvarın arkasındaysa güzel.
Sessizlik,uykudaysam güzel,
Eğer öyle kalmak gerekiyorsa,
Kal,kimene,banane,fazlası neye yarar?
Sadece umarsızlığın beni üzer!
Sadece duyarsızlığın!
O da nasılsa bi zaman da geçer...

11 Şubat 2010 Perşembe

benim şarkım


Şarkı söylemek istedim birden.
Ben hiç beceremem şarkı söylemeyi,bir keresinde ,yine şarkı söylemek istemiştim, üniversitenin korosuna girdim.Hocamız Cahit Ünyaylar,bana 'nazar boncuğum sen söyler gibi yapar da söylemezsen ,söz veriyorum sana solo söyleteceğim' derdi.Ben de söyler gibi yapar ama söylemezdim,hocamız da bana solo söyletir bütün koro bana
gülerdi,hemde tabiri caizse kıçıyla gülerdi ,yani ses o biçim kötü..
Olsun, ben yine de söylerdim,kimseye aldırmadan..
Şimdi yine şarkı söylemek istedim.
Bestesini ,güftesini bile aklımdan geçirebilirim.Benim şarkım,sıradan da olsa,kulağa hoş gelmese de benim şarkım,kimse dinlemek istemese de benim şarkım.

Nasıl olurdu sözleri?

Yüreğimde kelimeler,dizim dizim,
Bir araya gelseler ,
Sırdaş olsalar,
Aralara nokta,virgül koysalar,
Dökülecekler sana doğru,
Dudaklarımdan,dudaklarına..

Yaralar açılmış ,öbek öbek,
Kınalar yakılmış,
Kimsesiz ,yalnız sanılmış,
Oysaki yürek,hesaba alınmamış,
Bir bilseler,
Uyandırsalar,
Akacak sana doğru,
Gözlerimden ,gözlerine..

Dokunmak ister bu ten,
El ayrı,dil ayrı,
Koklamak,sarmak,
Yazmak tek kalemde seni,
Ah bi bilsen,
Görsen,
Sıcacık sana doğru,
Tenimden tenine..

Yüreğimde kelimeler dizim, dizim,
Bir araya gelseler..


Evet, işte benim şarkım.Şarkı söylemek isetedim birden..

Nurdan Z.

9 Şubat 2010 Salı

Hayırlı olsun Umut' cum


Misafirlerimin arasındaydın,şimdi komşum oldun sevgili Umut,YEDİTEPE BAYKAL SOKAĞI sallayalım bu dönem beraberce.. Hayırlı uğurlu olsun,Tanrı emeklerini görsün.

8 Şubat 2010 Pazartesi

sesler


İçimdeki ses, burda dur bekle diyor,
bekle, adımın küçük yüreğin büyük olsun.
Karanlıktaki ses,daha hızlı ol,koş diyor,
koş ki, kötü anıların seni yakalamasın.
Düşümde ki ses,onun sesi,sadece susuyor,
susuyor, sustukça kalleş zaman gülüyor.
Yüreğim pinokyo,aklıma oyun oynuyor,
aklımsa zebil,gelene geçene, dibine damlamıyor,
bir gidiyor bir geliyor..





Nurdan Z. 08.02.2010 03 09

7 Şubat 2010 Pazar

mutlu olmak için 20 kural varmış meğer!

1. Kusursuz olmaya çalışma. Unutma ki dünyada hiçbir şey mükemmel ve kusursuz değil.

2. Sevgi kapasiteni geliştir. Tabii önce insanları sevmen gerekiyor. İşe kendini başkalarının yerine koyup onların sıkıntılarına ortak olarak başlayabilirsin.

3. İyilik yap, denize at. Yaptığın iyilik karşısında takdir edilmeyi isteyebilirsin ama inan yaptığın iyiliği kendine sakladığında daha çok mutlu olacağından emin ol!

4. Bırak ilgiyi başkaları toplasın! Sürekli ilgi çekmek isteriz fakat ilgiyi yanımızdakinin toplamasına izin verdiğimizde o kişi sizin yanınızda çok mutlu olacak.

5. Anı yaşamayı öğren! Geçmişteki sorunlarının veya geleceğe yönelik endişelerinin şu anki yaşamını etkilemesine izin vermemelisin.

6. Öğrenmeye açık ol. Senin dışında herkesin çok bilgili olduğunu düşün.Yaşamında bulunan her şeyin sana öğretecek bir çok şeyi olduğunu unutma!

7. Sabır geliştirme egzersizleri yap! Eğer sabırlı olmazsan, sıkıcı gelebilir.

8. Elini uzat! Kırıldığın ya da küstüğün zamanlarda ilk adımı hep karşıdan mı beklersin? Unutma ki, haklı olmak mutlu olmaktan önemli değildir.

9. Gerçekleri kabul et.Şikayet etmek ve kendini ve çevrendekileri üzmek yerine gerçekleri olduğu gibi kabul etmeyi dene.

10. Yazmayı unutma!günlük tutuyorsan ne ala! Ama tutmuyorsan haftada bir kere olsun kalemi kağıdı eline alarak ya da bilgisayar başına geçerek birisine mektup yazabilirsin.

11. Bırak biraz canın sıkılsın! Sürekli bir yerlere koşuşturmaktan yorulan bedenimizin yanı sıra beynimizin de biraz tembelliğe ihtiyacı var.

12. Zihninde özel bir bölüm aç.Yapman gereken tek şey sorunları, farklı seçenekleri ve farklı çözümleri beyinin bu kısmına yüklemek ve gerisini ona bırakmak.

13. Kendine 'sessiz zaman’ ayır. Mutlaka seninde herkesten ve her şeyden uzak kalmak istediğin anlar oluyordur. Bu zamanlar kendi sesini duymanı sağlayacak ve içini huzurla kaplayacak.

14. Önce karşındakini anlamaya çalış. Eğer çevrendekilerle doğru iletişim kurmak istiyorsan, önce karşındakileri anlamaya çalışmalısın.

15. Alçakgönüllü olamaya çalış. Kendini başkalarına kanıtlamak için ne kadar az çaba harcarsan içindeki huzur o kadar artar.

16. Eleştirileri kabul et.! Ufak bir eleştiride bile saldırıya geçmek yerine eleştirileri kabul etmeyi denersen, kendini daha iyi hissedebilirsin.

17. Gevşe. Rahatlamış insanlar çok başarılı olurlar, çünkü böyle bir durumdan sonra yaratıcılıkları da artar.

18. Parçalara bölünme. Aynı anda kaç iş yapabilirsin? Tek bir işe odaklanmaya ne dersin?

19. Planlarında esnek ol! Planların gerçekleşmediğinde hayal kırıklığına düşmek yerine planlarında değişiklikler yapmayı denersen daha huzurlu olabilirsin.

20. Mutlu olmaya çalış. Ne zaman mutlu olacaksın? Okulun bittiğinde mi? İşe girdiğinde mi? Mutluluğu bekleme ve erteleme.


iyimişşşş!! ne dersiniz?bunların kaç tanesini yapabiliyoruz?

olurmusun?


Uykuda düşüm,
gözlerimde mutluluk yaşım,
karanlıkta işığım,
ışıkta güneşim,
evimde aşım,
kadehimde şarabım,
sigaramda tütünüm,
yüreğimde ki gücüm,
kolum,kanadım,yoldaşım,
arkasında durulacak sözüm,
duygu selim,akıl küpüm,
son nefesim..

6 Şubat 2010 Cumartesi

bir cuma gecesi bilançosu


Bir kadeh rakı,biraz beyaz peynir,iki dilim yeşil elma ama kahveli limonlu,bir tutam da yalnızlık.Her zamanın aksine ortalık sessiz ,yanımda ki kitapların kokusu karışmış,elmaya ,rakıya biraz da peynire..Bilirim güzeldir kitap kokusu,sanki başka türlü oksijen soluduğum,her sayfa başka bir nefes,her yudum başka bir dert,her lokma ızdırap.Düşünüyorum içtikçe,düşündükçe ayılıyorum.Ayıldıkça içiyorum,içtikçe düşünüyor,bu nasıl bir çelişki?Sonra kızıyorum kendime,herşeye,tüm dünyaya.Yakıyorum,yıkıyorum,dövüp ,sövüyorum,sonra da bu fırtınadan sıyrılıp,rahatlıyorum.
İşte bir cuma gecesi bilançosu...

5 Şubat 2010 Cuma

4 Şubat 2010 Perşembe

arkadaşlık ,dostluk









'mail kutuma gelen bu anlamlı masajı paylaşmak istedim.


SANMAKİ DERT SADECE SENDE VAR..

SENDEKİ DERDİ NİMET SAYANLAR DA VAR..







demek ki neymiş :
derdimi dinledim, derdimden iğrendim...
onun derdini gördüm, derdime imrendim....
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti, Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,
O Da Bugündür...


Gözler arasındaki ilişkiyi biliyor musun?
Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar.
Buna rağmen aslabirbirlerini görmezler.
Arkadaşlık bunun gibi olmalı.
Arkadaşsız hayat cehennem gibidir.
Dünyanın en iyiarkadaşı haftası.


iyi arkadaşlıklara ..

3 Şubat 2010 Çarşamba

yaşam=fatura


Gün geçtikçe hayat daha zor ve çekilmez hal almaya başladı,en azından benim için..
Eskiyi düşünüyorum da,sadece elektrik,su,birde apartmanları temizleyen görevlilere verilen cüzri rakamlar vardı.Posta kutusunun içinden çıkanlar ,anlamlı ve değerli mektup ve kartpostallardı.Posta kutusunu açmadan bir kağıt ucu gördüğümüzde,acaba kimden mektup geldi diye heyecanla açmaya çalışırdık ,
o zamanların şirin ,bu zamanların canavar kutusunu.
O zamanlar biz de çocuktuk,gençtik, tek eğlencemiz ,bir arkadaşın evinde toplanarak radyodaki 'istekleriniz' programından şarkılar tutarak,posterlere bakıp iç geçirmek ya da mahalledeki sinemaya gelen Nuri alço,Ahu Tuğba,Serpil Çakmaklı filmlerini izlemek olabilirdi.Şimdi öylemi?
Yaşıyoruz belki ,sadece fatura ödemek için yaşıyoruz sanki.
Geçenlerde bir elektrik faturası geldi tam tamına 947 lira,oha dedim fabrikamı işletiyoruz noluyor?Hemen itiraz dilekçesi verdim,ama nafile.Bir itiraz dilekçesi daha verdim,sonuç yine aynı.Fakat şunu öğrendim ki ,her itiraz dilekçemin sonuçlanması yaklaşık 30 gün sürüyor,bu faiz işlemeden geçen zaman,yani 2 itiraz dilekçesi 2 ay zaman kazandırdı bana.Bugün 3. itirazımı da yaptım,gerekirse 13. itirazımı da yapıcam.
O bardaktan öbür bardağa aktarmak insanı cambaz yapıyormuş..

beyaz bembeyaz..


Cafemizin arka odasından dışarıya bakınca gördüğüm manzara inanılmaz!Bahçedeki ağaçların hepsi birer dantel gelinlik giymişler sanki..
Beyaz en sevdiğim renk,içim açıldı ,ruhum dinginleşti,bu şerefsiz hayata en güzel bakışlarımı attım bugün...

2 Şubat 2010 Salı

Nasıl istersen!


Dışarda, rüzgâr karla vals yapıyor,buğulu pencerenin sıcak tarafındayım,şanslıyım.Parmaklarımla birşeyler çiziyorum anlamsız,garip..Camda ki buğu bile anlayıp ağlamaya başlıyor çizdiklerime,ben anlamıyorum.Dışarda bazı çocuklar ,uzaktan bana birşeyler yazıyolar buğulu camlara,yine anlamıyorum.Belki de beni de çocuk sanıyorlar kimbilir?
Sokakta yürüyen adam,,o kadar sıkıyorki bedenini ,sıktıkça kastıkça üşüyor,donuyor.Oysa ,rahatlasa sıkmasa kendini üşümeyecek..Tabi önce buna inanmalı!
Solan çiçeklerim cam önünde ,üzgün dağılmış,güneşe muhtaç..Kış bahçemin tek duvarı,gökyüzünün ağlama duvarına dönmüş,keder kusuyor..
Bu kış ta böyle geçiyor,üşütüyor...
Camlar buğulu...

1 Şubat 2010 Pazartesi

hayırlar olsun..


Bismillah...
İlk gün,buzdolabı son nefesini verdi,mutfak inanılmaz karışık,müşteriler yemek ,yemek diye bağrınıyooo, elini kolunu zor hareket ettiren bir tamirci,adeta bir koala..adalet mi bu tanrım??