31 Ocak 2009 Cumartesi

Ruhum??

Bugün yataktan çok keyfsiz,yorgun,bitkin kalktım.Canım hiç ama hiç birşey istemiyor.Dışarda ki hava mı ruhsuz,evim mi,okuduğum kitap mı yoksa ben mi?O çok sevdiğim zeytini bile yemek gelmedi içimden,kaçıncı kahvemi içiyorum bilmiyorum.
Yazamıyorum,oturamıyorum,okuyamıyorum,deli danalar gibi evin içinde dönüp duruyorum.Of yine mi depresyona giriyorum,aynı melankoli,aynı bunalımlar...
Göğsümün içinde bir mengene var sanki,alabildine sıkıştırıyor yüreğimi...
Evdeki herkesin bir programı var,heyecanla hazırlıklar yapılıyor,kıyafetler seçiliyor ,arkadaşlar aranıyor...Ben mengenemle başbaşa..Hayata kapadım bugün kendimi,telefonumun sesi kısık,ev telefonunu fişten çektim,msn vs hiç açmadım,odamın ışığını yakmadım,perdemi aralamadım.
Biraz müzik,laptopum ve mengenem ...
Bugün sanırım ruhum taşınmış benden,neden taşınmasın ki?Daha keyfli bir sürü beden vardır yerleşebileceği..
Hani derler ya,elimi neye atsam kuruyor diye,işte ben bu cümlenin öznesiyim.Kapı yok ,ışık yok,umut son demlerini sürüyor içimde..Gözümü kapattığımda, içine düştüğüm o korkunç kara delik misali girdap...

Sanırım böyle zamanların tek kurtarıcısı müzik,playlist imden naçizane birkaç dinlenesi tavsiye...


the jimmy hendrix experience- voodoo chile
billie holiday- strange fruit
B.B. king- nobody loves me but my mother
eric clapton- wonderfull tonight
john lee hooker-baby lee
anja garbarek- the gown

ve vazgeçilmezim..orhan gencebay'dan batsın bu dünyaaaaaaaa..

ANLADIM...















Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,

Kendimi bulduğumda anladım...

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,

Kendi yolumu çizdiğimde anladım...

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil..

Bildiklerini bana anlatmadığında anladım ..

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,

Aşk peşinden neden yalın ayak koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında hiç gözyaşı gelmezmiş gözlerden,

Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,

Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,

Çok acıttığında anladım..

Fakat, hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,

Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,

Yüreğini elime koyduğunda anladım..

''Sana ihtiyacım var, Gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,

Sana ''Git'' dediğimde anladım..

Biri sana ''Git'' dediğinde, ''Kalmak Istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,

Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,

Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ''Affet Beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,

Gerçekten pişman olduğumda anladım..

ve Gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,

Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,

Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş,Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş... ANLADIMM............

Can Yücel

Bu Kadar İçimdesin İşte


bu kadar içimdesin işte Öyle içimdesin ki.

Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların.

Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın...

Yani öylesine, o kadar bensin ki...Ah nasıl anlatsam...

Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım.

Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.

Yalnızca hissediyor insan,yaşıyor.

Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de...

Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan?

Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken?

Gözlerine buğu,diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı?

Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde.

Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar.

Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni.

En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine...

Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım.

Paylaşamadım Yanlış yaptım.

Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar.

Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim

duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam.

Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor.

Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime.

Küfleniyorum, yaşlanıyorum.

Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan,

pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme.

Yapış yapış, vıcık vıcık bir yalnızlık bu.

Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı.

Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var.

Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin.

Her şeyin başında, içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor.

Öyle içimsin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

Çok mutluydum... Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp,

nelerle mutlu olduğumu,tek tek anlattım.

Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

Yine zamansız yağmurlar dedim, Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları dedim, Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin? dedim.

Çok uzun bir mektup oldu Başından sonuna kadar okudum da.

Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım.

Büyük harflerle, yalnızca adını.

Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum.

Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın.

Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın.

Öyleyse mektup sende.

Bu kadar içimdesin işte.




Can Yücel

Adı Lazım Değil!!!

Oyuncuların face book'u denilen bir sitede,üye olanlar kendilerini tanıtabilmek için,profillerine resimler ekliyorlar.
Bu siteye ben de üyeyim,benim de resimlerim var,site üyelerinin de değerli insanlar olduğunu düşünüyorum.
Buraya kadar herşey iyi ,güzel.Profilleri şöyle bir dolaşınca (öyle resimler var ki tıklamadan geçemiyorsunuz),ilginç profiller de çıkıyor.
Güzel ablalarımın bazıları,vucudunun sergilenebilek uç noktasına kadar ,yatak odalarında veya orda burda sergileyip ,altına da yazmışlar.*İş dışında ki mesajlara cevap vermiyorum*.
Şimdi sanane diyeksiniz,tabi ki banane..Vucut onun,ruh onun,akıl onun kimene!Dilediğini yapar.
Ama ablama demezler mi,bu ne perhis bu ne lahana turşusu????

30 Ocak 2009 Cuma

Küçük,Küçücük


Allahım,gece gündüz sana yalvarsam,bildiğim tüm duaları, defalarca,günlerce,gecelerce okusam,beni beş yaşıma geri götürürmüsün?

Sadece,çamurdan topraktan yaptığım bebeklerle oynamak,ellerimin ayaklarımın kirlendiğini anlayamamak istiyorum.

Üstüm,başım çamur ,toz toprak olmuş,kimin umurunda,sokaklar pismiş,oturulmazmış,kimin umurunda.

Düşünecek sadece,çamurdan yaptığım oyuncaklarımın nasıl olduğu olsun.Acıktığımın,susadığımın bile farkına varmadan,sokaktan hergün geçen elma şekerciyi bekleyim.Elma şekerini her tarafıma bulaştırıyım.

Kardan adam yaparken,ellerim üşüsün,annem koltuk altında ellerimi ısıtıp beni tekrar sokağa yollasın.

İnsanların,kötü ruhlarını bilmeyim,herkesi iyi zannedeyim.Yalan ,dolan,aldatma bunları hiç tatmamış olayım.

Annemi bir melek olarak görmeye devam ediyim.

Beş yaş saflığıyla,içimden geçen herşeyi anlatıp,sesimin tonuna dikkat etmeden,ağlayım güleyim,hatta kendimi yolun ortasında yerden yere atayım.

Ben çocuk olmak istiyorum,sadece çocuk.....

29 Ocak 2009 Perşembe

Beyin.....ler

Uzun zamandır görüşemediğim,Ankara da yaşayan,canım arkadaşımla nihayet bu gece msn de birbirimizi yakaladık.İstanbu' la şirket toplantısına gelmiş,saat 23 00 gibi ancak kendini otele atabilmiş.
Kadıköyde bir otelde kaldığını söyleyince,hemen, saate aldırmadan fırladım yola çıktım.
Kadıköy de ,otelin yerini bulabilmek için bir taksi durağına yanaştım,taksi şöförü beni tepeden tırnağa inceledikten sonra yolu tarif etti.Ama öyle bir tarif ki *hadi hayırlı işler *der gibi.*Be adam,üzerinde eşofmanla hangi fahişe işe gider *demek geldi içimden,demedim tabi ki bunun yerine patinaj yaparak konuştum adeta, anladıysa tabii..
Otelin önüne geldiğimde otopark görevlisin den de aynı bakışları gördükten sonra,resepsiyona geldiğimde,*İmran hanım kaç numarada kalıyor*diye sorarken,öyle bir yüksek tonda sormuşum ki,görevli*sağır değilim hanımefendi*diye uyardı.*Ama ben sağırım beyefendi*diye bağırdım,etrafta oturan bir kaç adamın bakışları da aynı olmasın diye bunu yaptım.
Yani,İstanbul gibi bir metropolde gece bir kadın dışarda olunca ,hele bir de otel falan sorunca ,neden potansiyel bir fahişe gözüyle bakılıyor?
Beyinleri yer değiştirmiş insanları şiddetle kınıyorum,*çıkarın bacak aranızdan beyninizi*

28 Ocak 2009 Çarşamba

Silmek,Unutmak mı


Bazı şeyler vardır ki,hiç düşünmeden,yorulmadan,emek vermeden gelir bulur sizi.
Bazen de ne kadar uğraşırsanız uğraşın,olmayacağı varsa olmaz.Üstüne gitmenin ,zorlamanın bir anlamı yoktur.
Unutmak lazım o zaman,bir yerde durmak,seni acıtmasına daha fazla izin vermemek....


Unutmalıyım seni,

Hiç görmemiş gibi davranıp,

Yok saymalıyım.


Biliyorum çünkü,

Sonu olmayan bir sokakta,

Yürüyor gibi,

Adres yanlış,sokak yanlış

Beni görmen imkansız..


Ne acılar gömdü bu yürek,

Bunu da gömer elbet,

Aklım dur dese de,

Yüreğim git diyor,

Bu sefer,bu sefer olacak sabret..


Yok,yok!!

Unutmalıyım seni,

Hiç görmemiş gibi davranıp,

Yok saymalıyım



N.Z 28.01.09 12.05

Zeytin


Evet zeytin!!!
siyah ,sele, tuzsuz ,bol zeytinyağlı,limonlu ve de naneli bayılıyorummmmmm sana..
gecenin bu saatinde bile olsa ,seni hiç çekinmeden,büyük bir zevkle ham yapabiliyorum,iyiki varsın.

Kaskatı

Boyun ve sırt bölgemin sürekli ağrıması beni deli ediyor.Bunu farkettiğimden beri değişik ,değişik kas gevşeticiler kullanmama rağmen,bi türlü gevşemiyor,ağrı her geçen gün katlanarak artıyor.
Bu gece film izlerken farkettim ki, omuzlarım nerdeyse kulağıma değecek.Hani omuz kaldırırız ya banane der gibi...
Omuzlarımı yerine bıraktım,maymun gibi kollarımı salladım aşağıya doğru,inanılmaz bir hafiflik hissettim boynumda.
Allah Alla!!
Demeki ben, hep *banane*pozisyonunda yaşıyormuşum!!!!
Şimdi bir şeyi merak ediyorum,acaba uyurken de mi?????

27 Ocak 2009 Salı

Süper Maske

Annem, zaman zaman,doğal yollardan cildine uyguladığı maskeleri,saçlarına yaptığı kürleri panik halinde bana yazdırır,ben de onu kırmamak için yazar bi köşeye atarım.
Bu sefer fena yakalandım ve bir tane yüz maskesi yapmak zorunda kaldım.Aman Allahım!!
Bu maske süper !!Hem erkeklerin hem de kadınların yapabileceği cinsten.Bebek gibi bir cildim var,maskeden sonra,tabi bunu haftada 2 kez tekrarlamak gerekiyomuş.
Cümle alame tavsiye ederim.
Nasılmı?
Çok basit!!

Bir yemek kaşığı yoğrdun içine,bir çay kaşığı karbonat ya da kabartma tozu,sekiz dokuz damla limon suyu ilave ediyosunuz karıştırıp yüzünüze sürüyorsunuz.Kuruyana kadar bekleyip yıkıyorsunuz,hepsi bu.
Hadi kolay gelsin.

Teşekkürler annem...

Elifin Mucizesi

Elif,beşinci yaşgününün mumlarını üflerken,*bir dilek tut* dedi ,annesi.Uzun uzun düşündü küçük kız! İstediği tüm oyuncaklara sahipti,mutluydu,annesinden hiç ayrılmamayı diledi.


Ondördüncü yaşına girdiğinde,ne dileyeceği belliydi.Elif,Ali 'ye aşıktı.Alinin'de ona aşık olmasını diledi hiç düşünmeden.


Artık onsekizine giriyordu,bu sefer ki dileği ona hayatı öğretecekti.Bir an önce zengin ve yakışıklı bir adamla evlenmeyi diledi.Bugüne kadar tüm dilekleri olmuştu ,bu dileği neden olmasın ki?Evet Elif ,zengin ve yakışıklı bir adamla evlendi.Çok mutluydu.Aynalara bakarken ,bir prenses görüyordu,istediği herşeye sahipti.Tek bir şeyin dışında..

Eşi tarafından sevilmediğini düşünüyor,zaman zaman çok üzülüyor,her seferinde zengin eş pahalı hediyelerle onu gözünü boyamayı başarıyordu.


Yirmi altı yaşına geldiğinde mumları bile söndürmek gelmiyordu içinden.Tek bir şey dileyebilirdi;eşinden bir an önce ayrılmayı.


Otuzaltı yaşına bekâr girdi Elif,beş parasız ve yalnız.


Artık o hergece bir dilek tutuyor,*sabahı görebilmeme izin ver Allahım*..


Genç ve güzel bir kadın ,ne yazıkki,öldürücü bir hastalığa yakalanmıştır,çaresiz o günün gelmesini beklemekten başka yapılabilecek hiçbir şey yoktur.Artık, Elif için saniyeler bile çok önemlidir.


Havanın çok güzel olduğu bir kış günü,dalgaların sesini beynine kazımaya çalışırken,telefonuna gelen mesajla irkilir,hiç önemsemeden yürüyüşüne devam eder,kimden mesaj gelebilirdi ki?

Eve döndüğünde ,tekrar gelen bir mesajla telefonuna bakar.Mesajları okurken başka bir dünyaya gittiğini hisseder Elif..Öylesine güzel,öylesine duygulu yazılmış aşk mesajlarıydı ki bunlar,kalbi çarpmaya,terlemeye başlar .Sonra silkelenir kendine gelir.Mutlaka yanlış bir numaraya gönderilmiştir bu mesajlar.

Ancak;bu mesajlar hergün gelmeye devam eder,yanlış olduğunu bilse de Elif ;okudukça mutlu olur.

Bir defasında, ısrarla cevap vermesini isteyen mesajı alır,hiç isim kullanmadan cevaplar,biraz ürkek,şaşkın biraz da korkarak..

Elif'in cevap vermesi karşı tarafı daha da coşturur,her yeni mesaj diğerinden daha güzel gelmeye devam eder.Güzel kadın,hayatı boyunca kendisine böyle güzel sözler söyleyen birisinin olmadığını düşünerek,gerçek olmasa da mutlu olmaya ve cevap vermeye devam eder.

Hastalığını artık hiç düşünmez hale gelmişti.Tek düşüncesi mesajların ne zaman geleceği ,ne yazacağı olmuştur artık.Bu oyuna fena halde kaptırmış,sonu ne olur hiç düşünmeden oynamaya devam etmektedir.

Bu arada, rutin kontrollerini de ihmal etmiş,doktoru eve bir ambulans göndererek onu hastaneye getirtmek zorunda kalmıştır.Elif'in hiç umurunda olmayan kontrollerden biridir bu da.Ne de olsa sonuç aynı olacaktır.Hastaneden ayrılırken, doktoruna *rica ediyorum bir daha hastaneye gelmemi istemeyin benden,beni rahat bırakın*uyarısında bulunmuştur.

Aslında doktor da umutsuzdu ama görevini yapmak zorundaydı,bir de, doktorun kafasını, Elif'in aldığı beş kilo ,fena halde karıştırmıştı.Bu nasıl olabilirdi?Mümkün olmayan bir durumdu.Aksine, değil beş kilo daha fazlasını kaybetmeliydi hastası.


Aradan geçen bir hafta Elif için aynı ,ancak doktoru içinse şaşırtıcı olmuştur.Elif hızla iyileşmeye başlamıştır.Bu durumu Elif'e hemen söylemeli, diye düşünür doktor.Ancak ona bir türlü ulaşamaz.Çünkü,doktordan gelen hiç bir şeyi kabul etmez güzel kadın,telefonlarına çıkmayı reddettiği gibi,mesajlarını ve mektuplarını da okumaz.Bu arada Elif,kendi dünyasındaki oyunun içinde olmaya devam ediyordu.Aradan geçen altı ayda da böyle olmaya devam etti.


Bu güzel ,buram buram aşk kokan mesajları Elif'e atan kişi uzun yol kaptanlığı yapan Sinan'dan başkası değildi.

Sinan ,yolculuğuna başlamadan önce bir kadınla tanışmış bir kaç gün görüşmüş,sonra da bir yıl sürecek yolculuğuna çıkmıştı.Bu kadına fena halde aşık olmuş,onu düşünmeden geçirdiği bir dakikası bile olmamıştı.Yolculuğa çıktığı gün telefonunu çaldırmış,ilk limanda hemen bir telefon edinmişti.Aşık olduğu kadının numarası da aklına yazılıydı kendince..
Ancak, hafızasının ona oynadığı küçük gibi görünen,bir büyük oyunun kurbanı olmuştu..
Yolculuğunun bitmesine iki ay kalmıştı.

Sinan için,bitmek tükenmek bilmeyen o iki ay bitmek üzereydi.Sevdiği kadına bunu söylemeyi planlamadı ,sürpriz yapmak istiyordu.Bir hafta sonra bitecekti bu ızdırap.


Sinan,nihayet evine dönmüştü,ailesiyle geçirdiği kısa vakitten sonra ,koşarcasına aşkına gitti.

Kapıyı küçük bir kız çocuğu açtı.*anneni çağırır mısın? * dedi Sinan ,şirin kız çocuğuna..

Kapıya gelen kadına *afadersiniz Pelin'le görüşebilir miyim?*der.Kadın*Pelin hanım yurt dışına gitti,evi de bize kiraladı,daha sonra ev el değiştirmiş,şimdiki ev sahibi Suat bey *der.

Genç adam ,şaşkın,üzgün sapsarı bir tenle ,zar zor konuşarak teşekkür eder,ne yapacağını bilmez bir halde kaldırıma çöker.

Tam bu sırada Elif'in mesajı gelir.Kim bu kadın ?Pelin'mi?Değilse kim?Diye hayıflanır Sinan.Titreyen ellerle mesajı açar*seni seviyorum*der mesaj ve dahası..Ne yapmalıdır bu durumda şaşkınlıktan ,üzüntüden bitmiştir sanki.Sabaha kadar sokaklarda boş gözlerle,anlamsız, anlamsız yürümüştür,hiçbir şey düşünemiyordur artık.Bir parkta,bankın üstünde otururken bulur kendini.İnsanlar yürüyüş için çıkmıştır sokaklara,güneş yüzünü göstermiş,sessiz sokaklar araba kornalarına bırakmıştır kendini.
*Evladım iyi misin?*diyen bir sesle kendine gelir Sinan.Kısık,yorgun sesiyle*bilmiyorum*der.*Evladım kara sevda nedir bilirim,anlat bakalım derdini,belki bir çaresi vardır*der yaşlı adam.Genç adam,ihtiyarın yüzüne bakar *dinler misin gerçekten?*diye sorar.*İnsanları dinlemekten başka yapacak bir işim var gibi mi görünüyorum evlat*.
Sinan, bütün olan biteni anlatır ihtiyara,ihtiyar o gür sesiyle kahkaha atar,*Allah iyiliğini versin,üzüldüğün şeye bak,sen gerçek sevdayı bulmuşsun buna mı üzülürsün,herşeyin bir anlamı olduğunu sakın unutma ve git o kadını bul, hayata ,kaderine de teşekkür et.O kadın ki, seni hiç görmemiş,neye benzediğini bilmeden, senin ruhuna aşık olmuş,önemli olan da bu değil mi?*
Genç adam ,ihtiyarın söylediklerini düşünür*ben de onu görmedim,ama onu seviyorum,haklısın*der.Telefonunu büyük bir sevinçle eline alır, Elif'i o muhteşem kadını arar.
Sinan ,altı ay sonra, tekrar yola çıkmak üzere bavulunu hazırlar.Onu bu yolculuguna dünyalar güzeli ,üç aylık hamile eşi Elif uğurlar...


N.Z 27.01.09

İSTİYORUM


Senin için yazmak istiyorum,
Defterlere,kağıtlara,duvarlara,
Gökyüzüne,denizlere,ovalara,
Yalnız seni anlatmak..
İçimden geldiğince çığlıklar atıp,
Koşmak,yürümek,bağırmak istiyorum..
Senin için yaşamak istiyorum,
Uzakta olsan da bedenimden,
Hiç göremesemde seni ben,
Yalnızca seni hissetmek..
Seni istediğim gibi düşleyip,
Yatağımı,evimi,beni
Paylaşmak bendekileri..
Ölmek istiyorum senin için,
Bir melek olup korumak seni
Sen görmesende beni,
Sonsuza dek yanında olmak


İstiyorum.....

N.Z (26 OCAK 2009--04.45)

26 Ocak 2009 Pazartesi

ALLAHAISMARLADIK

Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git...
Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!
Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı
Andırıyor ışıksız evinde pencereler.
Biraz yeşermek için beklesin artık kışı
Çağlayansız yamaçlar,suyu dinmiş dereler.
Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz
Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.
Gözlerim gün gibi kamaştıran yüzünü
Daha candan görürüm senden uzaklaşınca.
Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü:
Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.
Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

Faruk Nafiz Çamlıbel

25 Ocak 2009 Pazar

Ehli keyif

Taze taze yazmak istedim bu 'ehli keyif''i..
Değerli bir dostum bu gece için, arkadaşlarıyla,ama öyle böyle arkadaş değil toplam 40-50 kişi bir buluşma yemeğine gideceğini ona eşlik etmemi çok istediğini söyledi. Ben de ,taaa Bodrum'dan kalkıp geliyor hadi kırmayayım ,bu kadar yol yaptığına göre güzel bir akşam olabilir düşüncesiyle kalktım gittim.
Nereye mi??
Taksim'de, Asmalı Mescit Mahallesi'nde ,Kallavi sokak'da olan *ehli keyif*diye bir meyhaneye..
Dogrusu Taksim'de,geceyi oturarak geçirdiğim ilk mekân burası, ondan dolayı bir artı aldı benden..
Tabi ki rakı balık ayakta olmaz ...
Evet rakı balık olduğu için çok mutluydum,uzun zamandan beri bunu istiyordum,bir artı daha aldı *ehli keyif*
Bu İstanbul trafiğinde,süslendim püslendim düştüm yollara..
Tam tamına 3 saat süren yolculuğum sırasında da sürekli arkadaşımı arıyorum ama bir türlü ulaşamıyorum.Biraz paniklemedim desem yalan olur.Çünkü; o insanların hiçbirini tanımıyorum.
Sonunda belirtilen adresteki *ehli keyif*e gelmeyi başardığımda saatler 21.30 u gösteriyordu.

Çok acıkmıştım..
Hala arkadaşımdan ses seda yoktu!!
İçeri girdim,minicik şirin bir mekân gibi göründü,sağ tarafta ve sol tarafta dizilmiş bitişik nizam masa gurupları,ahşap sandalyeler,salaş, tam benlik..
Kendimi tanıttım ve bir yere sıkıştım ..

Başladım çaktırmadan insanları incelemeye,aradan 30 dak geçmesine rağmen servisim gelmedi,bir saatten de fazla bir süre sonra arkadaşım aradı ciddi bir aksilik olduğunu ,İstanbul'da olduğunu fakat yemeğe yetişemeyeceğini söyledi.
Sinirlerim bozuldu ,çünkü arkadaşımın ses tonu hiç iyi değildi sanki acı çekiyor gibiydi!!!
Hala yemeğim, rakım ,mezem gelmesi gereken hiç bir şey gelmemişti sıkıştığım yere,bu arada saatler de hani ,kalk git der gibiydi..
Uzun bekleyişimin ardından yemeğim ve rakım geldi nihayet,
doydum mu?Hayır
servis güzel miydi?Hayır
bu berbat servise karşılık ucuz muydu ?Hayır
lavabo hijyenik miydi?Hayır
grup iyi miydi?Hayır

Bir Cumartesi gecem böyle geçti,ahhhh *ehli keyif*ah.
Bir daha gider miyim veya tavsiye eder miyim?HAYIR

Hiç mi güzel bir şey yoktu?
Evet vardı,fasıl ekibinin çalıp söylediği şarkılar :)))))))

24 Ocak 2009 Cumartesi

Sana Bakmak


Bugün içimde ılık ılık dolaşan bişeyler var.Gece hiç uyumamama rağmen kıpır, kıpır yerimde duramayan bir hal var,hayırdır inşallah!!
Gece boyunca ,bitirmeye çalıştığım bir kitabı nihayet bitirdim.:)
Aslında sıkıcı bir kitap değildi ama aynı anda birkaç kitaba başlayınca böyle kopmalar kaçınılmaz oluyor.
Bitirdiğim kitap;*gecikenler için aşk*(Beverly Meltem Hilbert),eğer kırk yaşınızı devirdiyseniz şiddetle tavsiye ederim.Ya da aşkı arayan anneniz ,ablanız varsa...
Şimdi şiddetle bitirmeye karar verdiğim sıradaki kitabım ;*Hayat beklemez*(Sheila O Flanagan)..
Allah alla!!!! seçtiğim kitaplar da oldukça ilginç,farkında olmadan aradığım,özlediğim bir şeylermi var acaba?


Neyse;geceyi kapatırken dinlediğim çok etkilendiğim bir şiiri paylaşmak istiyorum..



SANA BAKMAK

her şey yapılabilir

bir beyaz kağıtla

uçak örneğin uçurtma mesela

altına konulabilir

bir ayağı ötekinden kısa olduğu için

sallanan bir masanın

veya şiir yazılabilir

süresi ötekilerden kısa

bir ömür üzerine.


bir beyaz kağıda

her şey yazılabilir

senin dışında

güzelliğine benzetme bulmak zor

sen iyisi mi sana benzemeye çalışan

her şeyden

bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor

belki tabiattadır çaresi

senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin

ve benim

bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim

anlarım bitkiden filan

ama anlatamam

toprağın güneşle konuşmasını

sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla


sen bana ışık ver yeter

bende filiz çok

köklerim içimde gizlidir

gelen giden açan soran bere budak yok

bir şiir istersin

“içinde benzetmeler olan”

kusura bakma sevgilim

heybemde sana benzeyecek kadar

güzel bir şey yok


uzun bir yoldan gelen

tedariksiz katıksız bir yolcuyum

yaralı yarasız sevdalardan geçtim

koynumda bir beyaz kağıt boşluğu

her şeyi anlattım

olan olmayan acıtan sancıtan

bilsem ki sana varmak içindi

bütün mola sancıları

bütün stabilize arkadaşlıklar

daha hızlı koşardım

severadım gelirdim

gözlerinin mercan maviliğine


sana bakmak

suya bakmaktır

sana bakmak

bir mucizeyi anlamaktır


sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır

aşk sorgusunda şahanem

yalnız kelepçeler sanıktır

ne yazsam olmuyor

çünkü bilenler hatırlar

hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar

bahçıvanlar değil tüccarlardır

sen öyle göz

sen öyle toprak ve güneş ortaklığı

sen teninde cennet kayganlığı iken

sana şiir yazmak ahmaklıktır


bir tek söz kalır

dişlerimin arasından

ben sana gülüm derim

gülün ömrü uzamaya başlar


verdiğim bütün sözler

sende kalsın isterim

ben sana gülüm derim

gül sana benzediği için ölümsüz

yazdığım bütün şiirler

sana başlayan bir kitap için önsöz


sana bakmak

bir beyaz kağıda bakmaktır

her şey olmaya hazır

sana bakmak

suya bakmaktır

gördüğün suretten utanmak

sana bakmak

bütün rastlantıları reddedip

bir mucizeyi anlamaktır

sana bakmak allah’a inanmaktır



Yılmaz Erdoğan

Günün önemi;

Tam da 24 Ocak 2009 a girdiğimiz bugün,24 Ocak 1993 yılında ,tam 16 yıl önce kalleşce katledilen UĞUR MUMCU ve,
24 Ocak 2001 de bombalı bir saldırıda öldürülen Diyarbakır emniyet müdürü GAFFAR OKKAN 'ı acıyla anıyorum ,Allahtan rahmet diliyorum.

Aynı tarihte yani 24 Ocak ta kaybettiğimiz MÜMTAZ SEVİNÇve İSMAİL CEM'ide anmadan geçemiyeceğim,Allah rahmet eylesin.


Nedir bu 24 Ocak?Kara gün !!!
1939 senesinde 24 Ocak ta olan Şili depreminde 28 000 kişi hayatını kaybetmiş,
Adnan Menderes'in idam kararı 24 Ocak ta verilmiş,
24 Ocak 1980 kararları,
Hz.Ali'nin şehit olduğu gün 24 Ocak



Ne kadar iç karartıcı haberler de olsa ,anmadan geçemedim.

Gözbebeğim


*Gözbebeği;uzakta ve karanlıkta olan nesneneleri görebilmek için büyür,yakında ve aydınlıktakileri görebilmek için de küçülür.Zaten karanlık olan şeyleri yakınımızda istemeyiz.
İnsanlar aşık olunca da gözbebeği büyür çünkü aşk uzaktadır*(alıntı)

Belkide aşk, yaklaşınca aşk olmaktan çıkar başka bir şey olur adı?
Alışkanlık?
Sevgi?
Ama asla tutku olmaz..

Aşık olunana *gözbebeğim*dememiz belkide bu nedenledir.




GÖZBEBEĞİM
Çok zaman geçti sen aklıma girdiğinden beri, çok zaman akıp gitti seninle sensiz hep gözlerini seyretmekle kaldım, sadece her gece uykuya hayallerinle daldım. Ben senin arkadaşındım, sadece arkadaşın, oturup çay içtiğin, masumca gülümsediğin arkadaşın ,bir görebilseydin içimdeki seni bir görebilseydin kalbimdeki sevgini...Düşünüyorum bazen, olmaz bu iş diye hep engeller takılıyor aklıma o kadar çok engel varki...Ama ne yapsam çıkaramıyorum gözlerini gözlerimden, içten içe gülüşünü, o sevdalı bakışını,omuzda biten saçlarını, o esmer gözlerini silemiyorum ,hele o küsmelerin yokmu, canımdan bezdiğim küsmelerin...çok anlatmaya çalıştım derdimi ,çoğu kez belirtmeye çalıştım içimdeki seni ,duymak istediğim di sadece iki kelime ,istediğim di hayallerinden çıkıp ellerine uzanmak ,sadece bakmak değildi gözlerine,gözlerinde yaşamaktı istediğim...Bir kere olsun inandıramadım sana yüreğimi ,bir kere olsun gösteremedim gerçek sevgimi ,alev alev yanan kalbimdeki seni ,bir kere olsun diyemedim, diyebileceklerimi..Bu sabah o tatlı rüyanla uyandım .seni ve sensizliği düşünüp kaldım .Çaresizdim ,sadece resmine baktım,o bile yetti içimdeki korkulara.Bekliyorum şimdi söylemek istediklerini bekliyorum, artık yeter demeni ..Evet mi olur hayır mı, yoksa acı sözlermi bilmiyorum ,son söylemek istediğim, herşeye rağmenSENİ ÇOK SEVİYORUM .Biraz olsun aşk varsa yüreğinde bırak inadı ve kurtar beni bu çaresizlikten biraz olsun sevmeye değer gözler görüyorsan gözlerimde ,sende seviyorum de o zaman benim seni sevdiğim gibi GÖZBEBEĞİM

Sinan Demiryürek

23 Ocak 2009 Cuma

Yardım Et









Ben daha öyküyü bile yazmadım beyim,
Sen sahneye çıkmış oynuyorsun.
Ne senaryolar gördü bu gözler,ne oyunlar,
Sen oyuncu bile değilken,neyi oynarsın.

Bakma yüreğimdeki ezik çizgilere,
Hepsinin bir anısı,ayrı ayrı acısı var.
Sana, seni sevdiğimi ,bu gözler bile anlatamadıysa,
Ya sen körsün ,yada ben şaşı.

Hadi artık in o sahneden,
Çıkart kostümünü üstünden,
At maskeni kimse görmeden,
Ben daha öyküyü bile yazmadım beyim.


Bütün müsvetteleri topladım,temize çektim,
Bir eksik var,ya da fazla,
Tek başıma olmuyor, yardım et,
Yoruldum,sıkıldım,üşüdüm,acıktım.


Ben bu öyküyü yazmak istiyorum beyim,
Sonra da seninle oynamak,
El ele tutuşup,veda etmek sahneye,
Seyircisiz de olsa o sahne önemi yok.


Sana bakarak oynamak,
Ruhuna akarken yorulmak,
İçime girerken ısınmak,
Ve sürekli acıkmak,hiç doymamak..

Ben bu öyküyü yazmak istiyorum beyim,
Yardım et...



23.01.2009 03.57 Nurdan Zebun

22 Ocak 2009 Perşembe

Canlı canlı hemde capcanlı


Çarşamba gecesi uyku tutmaz da dışarı çıkmak isterseniz,hani bir iki kadeh bişeyler içip neşelenmek gibi..
İşte bana da oldu aynısı,ama nereye gitmeli bugün çarşamba ,hafta arası derken..
Kalamış'ta ,yat limanındaki o şık barlardan birine düştü yolumuz,saat gece yarısına çeyrek kalmış,içerisi tıklım tıklım..
Kim doldurmuş burayı hafta ortası böyle derken,fıkır fıkır bir hatun,yerinde duramayan,canlı capcanlı,uykuya yatmış ayıyı bile ininden çıkaracak cinsten bayıldık doğrusu..
Sesi de muhteşem,her telden her dilden.
Sahnesi acayip güzel, sanki tiyatro oyunu sahneliyor,kaşla göz arasında kılıktan kılığa giriyor,söylediği şarkıya uygun bir aksesuarı mutlaka, hemen oracıkta sahneyi terketmeden takıyor ,giyiyor,çıkartıyor ..
*Zeliha Sunal* dan başkası değil bu becerikli hatun,bakmayı bilen her gözün beğeneceğini sanıyorum

Yalnızım ben...

Aman allahım ne kadar da yalnız insan varmış,iyi ki ıssız adam diye film çıkmış ortaya bütün yalnızlar saçılmış..
Bugün *,son zamanlarda olduğu üzere *bir bara gittim, ıssız adam şarkıları*..Tamam ben de ıssızım kabul ediyorum ama bu kadar ıssız insan olduğunu bilmiyordum doğrusu..Piyasanın haraketlenmesi için iyi bir zemin oldu *ıssız adam*..Bit pazarına nur yağdı..Aslında bardan çıkanlar da girdikleri gibi yalnız çıkmadılar ama yine de *yalnızım ben yalnızım*şarkısını mırıldanarak çıktılar,çünkü sabah kimse kimseyi hatırlamayacak ,kimse kimseyi aramayacak..
Ne şimdi bu hayat mı, birliktelik mi?Bana kalırsa böyle hayatlar ıssız kalmaya her zaman mahkum..

21 Ocak 2009 Çarşamba

Merhaba;

Nerdeyse iki yıldır,kocaman iki yıldır sustuğumu düşünüyorum. Dünyaya, insanlara, hayata, kadere en önemlisi kendime..Artık konuşmalıyım.
Bugün uyandığımda yine içimde o garip küf,yüzümde bir çizgi daha,o çok sevdiğim suyun garip gelen kokusu..
Aslında her gece yatarken aynı duygular içinde yatıyor,sabah hiçbir şey değişmeden güne devam ediyorum.Hayat mı beni bu hale getirdi,yoksa insanlar mı ya da ailem mi?Belki de ben bu bahanelerin arkasına saklanıyorum.
Uzun zamandan beri ilk kez güzel bir rüya gördüm.*AŞK*evet aşk..Aşık oldum rüyamda,unuttuğum bir duygu tekrar canlandı rüyada da olsa..
Suyun kokusunu,güneşi bir başka hissettim bu sabah,nihayet uyandım iki koca yıldan sonra...


* Seni sildiğimde, anılar defterinden,biliyordum söküp attığımı hayatımın yarısını*